aslında başka bir sözlükte gördüğüm başlığı kopyalamak gibi bir alışkanlığım yok ancak, bugün başka bir sözlükte gördüğüm bu başlığı buraya taşımadan edemedim.
dikkatinizi çekti mi bilmem, ev doğalgaz sobasıyla ısınıyor. kombi bile yok.
evin dışardan görünümü. herhangi bir anadolu kasabasındaki, herhangi bir evden farkı yok.
veli ziyaretine gidilen herhangi bir evin iç dizaynı gibi. eşyalar standart bir türk evinden bile daha sıradan. hani numan kurtulmuş (akp genel başkan yardımcısı), zamanında has parti genel başkanıyken, şimdiki cumhurbaşkanı için 'harun gibi geldiler karun gibi oldular.' demişti ya. hasan ruhani'nin evine baktığımda, aslında harun gibi gelip harun gibi kalınabileceğini de görebiliyoruz.
saygıdeğer cumhurbaşkanımız, geçenlerde gine'ye gidip de, başkanlık konutunu görünce, 'burası özellikle gine'nin makamına yakışmıyor.' yemişti ya. iran'a gidip, ruhani'nin evini görse, herhalde oracıkta adamların yüzüne tükürürdü.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde, \"5 Bin Köye 5 Bin Orman Eylem Planı ve Türkiye Çınar Yılı / 2016 Projesi ile Dünya Ormancılık, Su ve Meteoroloji Günlerini Kutlama Merasimi\"ne katıldı.
Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, \"Terör örgütlerinin, ülkemizi kendi kanlı gündemlerine hapsetme, milletimizi yılgınlığa sürüklemek amacıyla bu eylemleri gerçekleştirdiğini çok iyi biliyoruz. Onun için bir yandan acımızı yaşar terörle mücadelemizi kesintisiz bir şekilde sürdürürken, aynı zamanda hedeflerimizden kopmuyor, projelerimizi gerçekleştirmekten de asla geri durmuyoruz.\" dedi.
\"Devletimiz tüm imkanlarıyla terör örgütleriyle mücadele ediyor\"
\"Devletimiz, askeriyle polisiyle korucularıyla istihbaratıyla tüm imkanlarıyla terör örgütleriyle ve arkalarındaki güçlerle mücadele ediyor.\" ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, \"Terörün yeni yöntemlerine karşı biz de yeni mücadele yöntemleri geliştirerek kısa sürede neticeye ulaşacağımıza inanıyorum. Yeter ki milletimiz, sizler, birliğinizi, beraberliğinizi, dayanışmanızı güçlü tutun, bundan taviz vermeyin. Terörün en büyük panzehiri işte budur.\" şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, \"Biz demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri Batı bize dayattığı için değil, milletimiz bunlara layık olduğu için savunuyoruz, hayata geçiriyoruz, yaşatıyoruz.\" dedi.
\"Yeni bir seferberlik çağrısı yapıyorum\"
Erdoğan, \"Buradan tüm milletime bir çağrıda bulunuyorum.\" diyerek, şunları kaydetti:
\"Teröre karşı, terör örgütlerine karşı, bu örgütler vasıtasıyla ülkemizi terbiye etmeye çalışanlara karşı, Malazgirt ruhuyla, İznik'te kurulup Konya'da zirveye çıkan Anadolu Selçuklu ruhuyla, o heyecanla Söğüt'te dikilip 24 milyon kilometrekareyi kaplayan o ulu Osmanlı çınarının azametiyle Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nın azmiyle yeni bir seferberlik çağrısı yapıyorum.\"
\"Demokrasi, insan hakları, özgürlükler konusundaki güçlü duruşumuz sürecek\"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, \"Demokrasi, insan hakları, özgürlükler konusundaki güçlü duruşumuzu, teröre rağmen, terör örgütlerinin provakasyonlarına rağmen elbette devam ettireceğiz.\" ifadelerini kullanarak, şunları kaydetti:
\"Şundan herkes emin olsun biz demokrasiyle değil terörle, özgürlükle değil teröristlerle, insan haklarıyla değil terör eylemleriyle mücadele ediyoruz. Buna karşılık, Batı'nın en son olarak mülteciler ve terör örgütleri karşısındaki ilkesiz tutumu başta olmak üzere, bu konuda nasıl sınıfta kaldığını da gayet iyi biliyoruz.\"
\"Cumhuriyet tarihinin en büyük milli ağaçlandırma seferberliğini sürdürüyoruz\"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, \"Cumhuriyet tarihinin en büyük milli ağaçlandırma seferberliğini başarıyla sürdürüyoruz.\" diyerek, konuşmasına şöyle devam etti:
\"Buna rağmen bir takım çevreler ısrarla bizi ağaç düşmanlığıyla, yeşil düşmanlığıyla itham edebiliyorlar. Dün İstanbul Gezi Parkı'nda, Ankara ODTÜ alanında ağaç bahanesiyle kaos başlatmak istemişlerdi, bugün Artvin'de, başka yerlerde aynı niyetle uğraşmaya devam ediyorlar. Halbuki ağaçlandırma alanında Türkiye'nin elde ettiği başarı ortadadır. Dünyanın takdirini kazanan bu çalışmalar, maalesef bizdeki gönülleri mühürlenmiş bazı çevrelerce görülmek istenmiyor.\"
\"Bunlar milletin hayat damarlarını kesmek için çalışıyorlar\"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, \"Şu bölücü terör örgütü var ya şu Ilısu Barajı'nı engellemek için bugüne kadar neler yaptı neler. Bunlar böyle. Bunların benim Kürt kardeşlerimi sevmek diye derdi yok. Bunların milliyetperver olmak, vatansever olmak diye bir derdi yok. Bunlar milletin hayat damarlarını kesmek için çalışıyorlar.\" ifadelerini kullandı.
\"Şehirlerimizin 2040, 2050 hatta 2070’li yıllara kadar olan içme ve kullanma suyu ihtiyaçlarını planladık.\" diyen Erdoğan, \"İşletmeye aldığımız 98 proje, 41 milyon vatandaşımıza içme suyu temin etti. İnşaatları devam eden 42 proje tamamlandığında 22 milyon kişiye daha ilave içme suyu sağlanmış olacak.\" şeklinde konuştu. kaynak: aa
....
14 yıldır iktidarda olanların, türkiye'yi küresel güç haline getirdiğini iddia edenlerin, 90 yıllık enkazı kaldırmakta olduklarının müjdesini verenlerin, ''malazgirt ruhuyla, anadolu selçuklu ruhuyla, çanakkale ve kurtuluş savaşı'nın azmiyle'' yeni bir seferberlik isteğidir.
seferberlik mesele değil. bu millet, tarih sahnesinde yer almaya başladığı zamandan beri, varolma mücadelesi içinde bulunduğu her olayda, üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır. bu özelliğini adeta genlerinde taşımaktadır da... insanın aklının almadığı şey, bir ülkenin aynı anda nasıl hem süper güç olduğu hem de varolma mücadelesi verdiğidir.
acaba diyorum, ''90 yıllık enkazı kaldırıyoruz'' demek yerine, ''14 yılda ülkeyi enkaza çevirdik, şimdi de yıkıntıların altından kalkamıyoruz. bir el atıverin ey halkım.'' denilse, milletçe içinde bulunduğumuz durumu daha iyi ifade etmez mi?
Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, \"Terör örgütlerinin, ülkemizi kendi kanlı gündemlerine hapsetme, milletimizi yılgınlığa sürüklemek amacıyla bu eylemleri gerçekleştirdiğini çok iyi biliyoruz. Onun için bir yandan acımızı yaşar terörle mücadelemizi kesintisiz bir şekilde sürdürürken, aynı zamanda hedeflerimizden kopmuyor, projelerimizi gerçekleştirmekten de asla geri durmuyoruz.\" dedi.
\"Devletimiz tüm imkanlarıyla terör örgütleriyle mücadele ediyor\"
\"Devletimiz, askeriyle polisiyle korucularıyla istihbaratıyla tüm imkanlarıyla terör örgütleriyle ve arkalarındaki güçlerle mücadele ediyor.\" ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, \"Terörün yeni yöntemlerine karşı biz de yeni mücadele yöntemleri geliştirerek kısa sürede neticeye ulaşacağımıza inanıyorum. Yeter ki milletimiz, sizler, birliğinizi, beraberliğinizi, dayanışmanızı güçlü tutun, bundan taviz vermeyin. Terörün en büyük panzehiri işte budur.\" şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, \"Biz demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri Batı bize dayattığı için değil, milletimiz bunlara layık olduğu için savunuyoruz, hayata geçiriyoruz, yaşatıyoruz.\" dedi.
\"Yeni bir seferberlik çağrısı yapıyorum\"
Erdoğan, \"Buradan tüm milletime bir çağrıda bulunuyorum.\" diyerek, şunları kaydetti:
\"Teröre karşı, terör örgütlerine karşı, bu örgütler vasıtasıyla ülkemizi terbiye etmeye çalışanlara karşı, Malazgirt ruhuyla, İznik'te kurulup Konya'da zirveye çıkan Anadolu Selçuklu ruhuyla, o heyecanla Söğüt'te dikilip 24 milyon kilometrekareyi kaplayan o ulu Osmanlı çınarının azametiyle Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nın azmiyle yeni bir seferberlik çağrısı yapıyorum.\"
\"Demokrasi, insan hakları, özgürlükler konusundaki güçlü duruşumuz sürecek\"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, \"Demokrasi, insan hakları, özgürlükler konusundaki güçlü duruşumuzu, teröre rağmen, terör örgütlerinin provakasyonlarına rağmen elbette devam ettireceğiz.\" ifadelerini kullanarak, şunları kaydetti:
\"Şundan herkes emin olsun biz demokrasiyle değil terörle, özgürlükle değil teröristlerle, insan haklarıyla değil terör eylemleriyle mücadele ediyoruz. Buna karşılık, Batı'nın en son olarak mülteciler ve terör örgütleri karşısındaki ilkesiz tutumu başta olmak üzere, bu konuda nasıl sınıfta kaldığını da gayet iyi biliyoruz.\"
\"Cumhuriyet tarihinin en büyük milli ağaçlandırma seferberliğini sürdürüyoruz\"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, \"Cumhuriyet tarihinin en büyük milli ağaçlandırma seferberliğini başarıyla sürdürüyoruz.\" diyerek, konuşmasına şöyle devam etti:
\"Buna rağmen bir takım çevreler ısrarla bizi ağaç düşmanlığıyla, yeşil düşmanlığıyla itham edebiliyorlar. Dün İstanbul Gezi Parkı'nda, Ankara ODTÜ alanında ağaç bahanesiyle kaos başlatmak istemişlerdi, bugün Artvin'de, başka yerlerde aynı niyetle uğraşmaya devam ediyorlar. Halbuki ağaçlandırma alanında Türkiye'nin elde ettiği başarı ortadadır. Dünyanın takdirini kazanan bu çalışmalar, maalesef bizdeki gönülleri mühürlenmiş bazı çevrelerce görülmek istenmiyor.\"
\"Bunlar milletin hayat damarlarını kesmek için çalışıyorlar\"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, \"Şu bölücü terör örgütü var ya şu Ilısu Barajı'nı engellemek için bugüne kadar neler yaptı neler. Bunlar böyle. Bunların benim Kürt kardeşlerimi sevmek diye derdi yok. Bunların milliyetperver olmak, vatansever olmak diye bir derdi yok. Bunlar milletin hayat damarlarını kesmek için çalışıyorlar.\" ifadelerini kullandı.
\"Şehirlerimizin 2040, 2050 hatta 2070’li yıllara kadar olan içme ve kullanma suyu ihtiyaçlarını planladık.\" diyen Erdoğan, \"İşletmeye aldığımız 98 proje, 41 milyon vatandaşımıza içme suyu temin etti. İnşaatları devam eden 42 proje tamamlandığında 22 milyon kişiye daha ilave içme suyu sağlanmış olacak.\" şeklinde konuştu. kaynak: aa
....
14 yıldır iktidarda olanların, türkiye'yi küresel güç haline getirdiğini iddia edenlerin, 90 yıllık enkazı kaldırmakta olduklarının müjdesini verenlerin, ''malazgirt ruhuyla, anadolu selçuklu ruhuyla, çanakkale ve kurtuluş savaşı'nın azmiyle'' yeni bir seferberlik isteğidir.
seferberlik mesele değil. bu millet, tarih sahnesinde yer almaya başladığı zamandan beri, varolma mücadelesi içinde bulunduğu her olayda, üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır. bu özelliğini adeta genlerinde taşımaktadır da... insanın aklının almadığı şey, bir ülkenin aynı anda nasıl hem süper güç olduğu hem de varolma mücadelesi verdiğidir.
acaba diyorum, ''90 yıllık enkazı kaldırıyoruz'' demek yerine, ''14 yılda ülkeyi enkaza çevirdik, şimdi de yıkıntıların altından kalkamıyoruz. bir el atıverin ey halkım.'' denilse, milletçe içinde bulunduğumuz durumu daha iyi ifade etmez mi?
var böyle bir şey. en azından benim için var.
bu durumu, dün gece yarısı uykuya dalmaya çalışırken, trt kanallarından birinde denk geldiğim, (gbkz:doğadaki insan) isimli programı izlerken farkettim. hani şu (gbkz:serdar kılıç) isimli, doğa aşığı elemanın programı. hani şu sırt çantasını alıp o dağ senin, bu dere benim gezen, çakıyla ateş yakıp, ağaç diplerinde uyuyan, ağaç gövdelerini koklayıp huzur bulan eleman.
dün gece farkettim ki, ben bu elemanın programına ne zaman denk gelirsem geleyim, içimi tarifsiz bir huzur kaplıyor. adeta ekrana saplanıp kalıyorum. isterse diğer kanalda beşiktaş'ın maçı olsun, asla kanalı değiştiremiyorum. enteresan bir durum.
demin düşündüm de, bu elemanın programı, bende bu hisleri uyandıran tek program değil. benzer hisleri, şu kaçak göçek yayın yapan küçük kanallarda, gece yarıları çıkıp yarım saat süren, bal, ucuz telefon, sigara bıraktırma zımbırtısı, yatak çarşafı, porselen tava vs. reklamlarında da yaşıyorum. ekranda aralıksız konuşan satıcının sesi, beni birkaç saniye içinde transa geçiriyor ve adeta bilinmeyen bir gücün etkisi altına giriyorum. bir nevi inşaat makinası seyreden vatandaş gibi, hareketsiz biçimde, zamandan azade olarak dalıp gidiyorum. bırakın hareket etmeyi, düşünme yetilerimi bile kaybediyorum.
(gbkz:devlet buna bir şey yapması lazım).
bu durumu, dün gece yarısı uykuya dalmaya çalışırken, trt kanallarından birinde denk geldiğim, (gbkz:doğadaki insan) isimli programı izlerken farkettim. hani şu (gbkz:serdar kılıç) isimli, doğa aşığı elemanın programı. hani şu sırt çantasını alıp o dağ senin, bu dere benim gezen, çakıyla ateş yakıp, ağaç diplerinde uyuyan, ağaç gövdelerini koklayıp huzur bulan eleman.
dün gece farkettim ki, ben bu elemanın programına ne zaman denk gelirsem geleyim, içimi tarifsiz bir huzur kaplıyor. adeta ekrana saplanıp kalıyorum. isterse diğer kanalda beşiktaş'ın maçı olsun, asla kanalı değiştiremiyorum. enteresan bir durum.
demin düşündüm de, bu elemanın programı, bende bu hisleri uyandıran tek program değil. benzer hisleri, şu kaçak göçek yayın yapan küçük kanallarda, gece yarıları çıkıp yarım saat süren, bal, ucuz telefon, sigara bıraktırma zımbırtısı, yatak çarşafı, porselen tava vs. reklamlarında da yaşıyorum. ekranda aralıksız konuşan satıcının sesi, beni birkaç saniye içinde transa geçiriyor ve adeta bilinmeyen bir gücün etkisi altına giriyorum. bir nevi inşaat makinası seyreden vatandaş gibi, hareketsiz biçimde, zamandan azade olarak dalıp gidiyorum. bırakın hareket etmeyi, düşünme yetilerimi bile kaybediyorum.
(gbkz:devlet buna bir şey yapması lazım).
burada mümkünse akp'ye oy vermeyenlerin eleştirilerini görmek isterim. kamufle olup numara yapmayın anlarım. akp'ye ak parti dediğiniz anda entrynizi sildiririm. başlık tutarsa reklam alırım.
siftah benden bereket allahtan:
adı da amblemi de çakma. orijinali fas'ta.
buyrun bu da linki: http://www.pjd.ma/sommaire_en.php3
siftah benden bereket allahtan:
adı da amblemi de çakma. orijinali fas'ta.
buyrun bu da linki: http://www.pjd.ma/sommaire_en.php3
bugün gündüz saatlerinde seyrettim bu filmi.
bu başlığı açmamın sebebi filme dair eleştirilerde bulunmak değil. beynime kazınan bir sahnesini anlatmak için açtım başlığı.
filmi ikinci dünya savaşı'nın ardından, abd ve sscb arasındaki soğuk savaşı konu ediniyor. abd'nin, bir kgb ajanını yakalaması ve dünyaya ajanın adil yargılandığını göstermek üzere, ajana bir avukat göndermesiyle başlıyor. ama avukat, düşünülenin aksine, işini ciddiye alıyor ve kgb ajanını gerçekten savunuyor. devamını anlatmayayım. merak ettiyseniz seyredersiniz.
ben, aklıma takılan sahneye döneyim tekrar.
mahkeme başlamak üzereyken, cia avukatın da peşine ajan takıyor. avukat ajanı farkediyor ve karşılaşıyorlar. bir cafede oturup konu üzerine konuşuyorlar. ajan, avukata 'bay donovan. ülke güvenliğinden söz ediyorum. idealist ya da hassas davranmanın sırası değil. o yüzden avukatlık ilkelerini bir kenara bırakıp, müvekkilinizin size anlattıklarını bize söyleyin.' diyor. bunun üzerine, avukatla ajan arasında şöyle bir konuşma geçiyor:
avukat: adınız hofmann'dı değil mi?
ajan: evet
avukat: alman asıllısınız sanırım (adından tahmin ediyor).
ajan: evet
avukat: benim soyadım da donovan. anne ve baba tarafından irlanda asıllıyım... bay hoffman, ikimizi de amerikalı yapan şey nedir biliyor musunuz?
ajan: ???
avukat: sadece bir şey. kurallar kitabı. buna anayasa diyoruz ve kurallarını da kabul ediyoruz. bizi amerikalı yapan şey de bu. hatta tek şey bu...
....
bu sahne üzerine, kalkıp abd güzellemesi yapacak değilim. ancak, yaşadığımız toprakların adeta bir çadır devleti gibi yönetildiğini gördükçe, o konuşmayı düşünmeden edemiyorum...
bu başlığı açmamın sebebi filme dair eleştirilerde bulunmak değil. beynime kazınan bir sahnesini anlatmak için açtım başlığı.
filmi ikinci dünya savaşı'nın ardından, abd ve sscb arasındaki soğuk savaşı konu ediniyor. abd'nin, bir kgb ajanını yakalaması ve dünyaya ajanın adil yargılandığını göstermek üzere, ajana bir avukat göndermesiyle başlıyor. ama avukat, düşünülenin aksine, işini ciddiye alıyor ve kgb ajanını gerçekten savunuyor. devamını anlatmayayım. merak ettiyseniz seyredersiniz.
ben, aklıma takılan sahneye döneyim tekrar.
mahkeme başlamak üzereyken, cia avukatın da peşine ajan takıyor. avukat ajanı farkediyor ve karşılaşıyorlar. bir cafede oturup konu üzerine konuşuyorlar. ajan, avukata 'bay donovan. ülke güvenliğinden söz ediyorum. idealist ya da hassas davranmanın sırası değil. o yüzden avukatlık ilkelerini bir kenara bırakıp, müvekkilinizin size anlattıklarını bize söyleyin.' diyor. bunun üzerine, avukatla ajan arasında şöyle bir konuşma geçiyor:
avukat: adınız hofmann'dı değil mi?
ajan: evet
avukat: alman asıllısınız sanırım (adından tahmin ediyor).
ajan: evet
avukat: benim soyadım da donovan. anne ve baba tarafından irlanda asıllıyım... bay hoffman, ikimizi de amerikalı yapan şey nedir biliyor musunuz?
ajan: ???
avukat: sadece bir şey. kurallar kitabı. buna anayasa diyoruz ve kurallarını da kabul ediyoruz. bizi amerikalı yapan şey de bu. hatta tek şey bu...
....
bu sahne üzerine, kalkıp abd güzellemesi yapacak değilim. ancak, yaşadığımız toprakların adeta bir çadır devleti gibi yönetildiğini gördükçe, o konuşmayı düşünmeden edemiyorum...
sözlüğün sağ üstündeki (gbkz:bir derdim var) sekmesinde gözüme çarpıp, beni rahatsız eden kelime.
(gbkz:sürpriz) olacaktı o.
(gbkz:sürpriz) olacaktı o.
(gbkz:kendi diyen kendi olur)un demirbaş materyali.
(gbkz:franz kafka)'nın, (gbkz:dönüşüm) adlı kısa romanının kahramanı (gbkz:gregor samsa)'nın, bir sabah uyandığında, kendisini dönüşmüş bulduğu böcük.
seneye görüşürüz...
24 kitchen kanalında, jamie'nin mutfağı var. fırında patates çok iştah açıcı. 2015'te de iştah açıcıydı, 2016'da da iştah açıcı. oh mis...
ofline kullanıcılardan birinin, profilinizi incelemesi durumunda karşılaştığınız bildirim.
birinin profilini incelediğiniz anlaşılmasın diye bulunmuş pratik çözüm. hemen ofline ol, profile bak, tekrar gir. sizi gidi çakallar sizi. yer mi anadolu çocuğu. dakika başı, online listesinin ekran görüntüsünü alıyorum. tespit etmem an meselesi.
birinin profilini incelediğiniz anlaşılmasın diye bulunmuş pratik çözüm. hemen ofline ol, profile bak, tekrar gir. sizi gidi çakallar sizi. yer mi anadolu çocuğu. dakika başı, online listesinin ekran görüntüsünü alıyorum. tespit etmem an meselesi.
şimdi idrak ettiğim enteresan durum.
bir iç çamaşırı türevi.
hayırlısı...
emel müftüoğlu'nun, (gbkz:hovarda) isimli şarkısındaki, (gbkz:a ciğerim söyle neyleyelim) kısmının, bazı bünyelerdeki algılanış biçimi.
açlık başa bela... https://www.youtube.com/watch?v=JXO5qRmehdg
açlık başa bela... https://www.youtube.com/watch?v=JXO5qRmehdg
çocukların tuvalet ihtiyacını gidermesinin ardından, kişisel hijyen için annelerinin müdahalede bulunması gerektiğini hatırlatan söz öbeği. (gbkz:yetiş süpermen) gibi bir şey.
bugün akşam üzeri, karşı apartmandaki çocuklardan birinin yaklaşık beş dakika boyunca, otuzar saniyelik aralıklarla bağırdığı cümle de aynı zamanda. onbeş metre öteden, duvarların ardından ben duydum, anne duymadı... annesi bittik vallahi. duy kızını...
bugün akşam üzeri, karşı apartmandaki çocuklardan birinin yaklaşık beş dakika boyunca, otuzar saniyelik aralıklarla bağırdığı cümle de aynı zamanda. onbeş metre öteden, duvarların ardından ben duydum, anne duymadı... annesi bittik vallahi. duy kızını...
(gbkz:tatar ramazan) filminin akılda kalıcı repliklerinden biri.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?