memur sözlüğün adres değişikliğini de ben beğenmedim ..
buradan devam edebilecek miyiz ya da illa adres orası olmak zorunda mı ?
bana da bir soruşturma esnasında, müfettiş; okulun kantininde tost yapmak için kullandığınız tost makinesinin elektrik parasını ödüyor musunuz vs gibi bir şey sormuştu ..
dedim; hocam hakikaten siz bana bunu mu soruyorsunuz ?
adam da insafa geldi hakikaten neler ile uğraşıyoruz dedi ..
ancak şu da bir gerçek ki; bir şikayet var ise soruşturma açılıyor ve müfettişler de görevleri gereği mecburen soruştuyorlar ..
soruşturma geçiren öğretmenler anladığım kadarı ile sütlerin bozulmaması için değişik bir yol sergilemişler .. sütlerin bozulup çöpe atılmasını da engellemişler .. aferin onlara ..
dedim; hocam hakikaten siz bana bunu mu soruyorsunuz ?
adam da insafa geldi hakikaten neler ile uğraşıyoruz dedi ..
ancak şu da bir gerçek ki; bir şikayet var ise soruşturma açılıyor ve müfettişler de görevleri gereği mecburen soruştuyorlar ..
soruşturma geçiren öğretmenler anladığım kadarı ile sütlerin bozulmaması için değişik bir yol sergilemişler .. sütlerin bozulup çöpe atılmasını da engellemişler .. aferin onlara ..
saç mı, hangi saç ?
istanbul'a gelecek olan haber versin ..
böbrek avı(u:;)
böbrek avı(u:;)
8 leri prensipte geçirme kararı aldık ..
bir defa sınıfta kalmış olanları da okul değiştirmeleri şartı ile geçirme kararı aldık ..
bunun dışında her öğrenci için oylama yapıyoruz kaç zayıfı olursa olsun .. toplam ders sayısının yarısından fazla öğretmen kalsın derse öğrenci sınıfta kalıyor ..
geçen sene bu şekilde bir çok öğrenci sınıfta kaldı .. bu sene de yine sınıfta kalan öğrenciler olacak ..
bir defa sınıfta kalmış olanları da okul değiştirmeleri şartı ile geçirme kararı aldık ..
bunun dışında her öğrenci için oylama yapıyoruz kaç zayıfı olursa olsun .. toplam ders sayısının yarısından fazla öğretmen kalsın derse öğrenci sınıfta kalıyor ..
geçen sene bu şekilde bir çok öğrenci sınıfta kaldı .. bu sene de yine sınıfta kalan öğrenciler olacak ..
m. necati özfatura:
Bizim soykırım konusunda alnımız açık, tarihî sicilimiz temizdir. Ancak bu konuda Batı’nın ve özellikle Almanya’nın sicili bozuktur. Almanya sadece 1904-1906’da Namibya’da on binlerce Afrikalıyı katletmiştir. Batı dürüst ve samimi değildir. Çifte standartlı yani “münafık”tır.
AB’ye verilecek en büyük karşılık Suriyeli mültecilerle onları baş başa bırakmaktır. İslam karşıtları tek millettir. Buna Türkiye’deki hainler de dahildir. Peki neden Türkiye üzerine bu kadar oyun oynanmaktadır? Çünkü \"Türkiye’nin Kızılelması\" olan 2023, 2053 ve 2071 hedeflerini önlemek istemektedirler. Yine ayrıca Türkiye’nin Afrika ve Orta Doğu’da söz sahibi olmasını da set çekmek istemektedirler.
10.06.2016 türkiye gazetesi
[ yazının tamamı:http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/m-necati-ozfatura/591843.aspx ]
Bizim soykırım konusunda alnımız açık, tarihî sicilimiz temizdir. Ancak bu konuda Batı’nın ve özellikle Almanya’nın sicili bozuktur. Almanya sadece 1904-1906’da Namibya’da on binlerce Afrikalıyı katletmiştir. Batı dürüst ve samimi değildir. Çifte standartlı yani “münafık”tır.
AB’ye verilecek en büyük karşılık Suriyeli mültecilerle onları baş başa bırakmaktır. İslam karşıtları tek millettir. Buna Türkiye’deki hainler de dahildir. Peki neden Türkiye üzerine bu kadar oyun oynanmaktadır? Çünkü \"Türkiye’nin Kızılelması\" olan 2023, 2053 ve 2071 hedeflerini önlemek istemektedirler. Yine ayrıca Türkiye’nin Afrika ve Orta Doğu’da söz sahibi olmasını da set çekmek istemektedirler.
10.06.2016 türkiye gazetesi
[ yazının tamamı:http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/m-necati-ozfatura/591843.aspx ]
m.necati özfatura:
CHP 1931’de basılan lise tarih kitabında Kur’an-ı kerimin Allah’a ait olmadığını, Hazreti Muhammed (Sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimize ait olduğunu yazdırdı. Aynı zamanda vahyi de reddediyordu. Böylece nice kıymetli ve inançlı gençler bu yalanlar neticesi İslamiyetten koptular. İşte CHP’nin bu ve benzeri zulümleri ciltlere sığmaz.
Benim okul çağlarımda (1930-50) dinden bahsetmek şöyle dursun ahlaktan bile bahsetmek yasak idi. Çünkü ahlak İslamiyetin ayrılmaz bir parçasıdır. Zaten bütün devrimler halkı İslamiyetten koparmak için yapılmıştır.
İnönü’nün \"bütün din adamlarını idam edelim\" teklifini Mustafa Kemal \"halk isyan eder\" gerekçesiyle reddetmiştir. Ama 30 yıllık bir proje ile genç nesillere Allah ve Peygamber ismini unutturmak nihai hedefleri oldu...
Bütün bu yazdıklarım belgelere dayalıdır. Ben belgelere dayanmayan şeyleri asla yazmam. Kul hakkından korkarım. Şüphesi olanların Kazım Karabekir Paşa’nın kitabını okumalarını tavsiye ederim.
30.05.2016 - türkiye gazetesi
CHP 1931’de basılan lise tarih kitabında Kur’an-ı kerimin Allah’a ait olmadığını, Hazreti Muhammed (Sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimize ait olduğunu yazdırdı. Aynı zamanda vahyi de reddediyordu. Böylece nice kıymetli ve inançlı gençler bu yalanlar neticesi İslamiyetten koptular. İşte CHP’nin bu ve benzeri zulümleri ciltlere sığmaz.
Benim okul çağlarımda (1930-50) dinden bahsetmek şöyle dursun ahlaktan bile bahsetmek yasak idi. Çünkü ahlak İslamiyetin ayrılmaz bir parçasıdır. Zaten bütün devrimler halkı İslamiyetten koparmak için yapılmıştır.
İnönü’nün \"bütün din adamlarını idam edelim\" teklifini Mustafa Kemal \"halk isyan eder\" gerekçesiyle reddetmiştir. Ama 30 yıllık bir proje ile genç nesillere Allah ve Peygamber ismini unutturmak nihai hedefleri oldu...
Bütün bu yazdıklarım belgelere dayalıdır. Ben belgelere dayanmayan şeyleri asla yazmam. Kul hakkından korkarım. Şüphesi olanların Kazım Karabekir Paşa’nın kitabını okumalarını tavsiye ederim.
30.05.2016 - türkiye gazetesi
aşağıdaki yazı türkiye gazetesinin internet sitesinde okuduğum bir köşe yazısı ..
başkanlık sisteminin gerekliliğine vurgu yapmakta .. yazıda geçen düşünce özetle şu; başkanlık sistemi olursa türkiye uçar ve tüm düşmanlarımızın derdi bu sisteme türkiye'nin geçmemesi ..
KUKLA
Kazım Kürşat Yücel
Avrupa hiç bu kadar ayağa düşmemişdi. Yahudi sermayesi ve Amerika’nın oyuncağı olmuş durumdalar. Aslında bu sahte kıt’a iki devletden ibâret: Almanya, Fransa. İngiltere her tasnîfe girebilir. İspanya ve İtalya’dan bahsetmeye gerek yok. Bir sıklet teşkîl etmiyorlar. Operasyon kâbiliyyetleri sıfır. Eski günlerin hatıralarıyla nefes alıyorlar. Şu hâlde elimizde kaldı iki. Fransa dünya politikası güdecek imkânlardan mahrûm. Her şeyden evvel kafa ve cesâret eksikliği var. Almanlar bunlara sâhip ancak onlar da işgâl altında. Hür irâdeleriyle bir adım atabilmeleri mümkin değil. Nitekim atamıyorlar. Meclislerine bile hâkim değiller. Ermeni tasarısında bunu gördük. Akıl hocalarının ellerine tutuşdurduğu yalana sarıldılar. Bu adımın Alman millî menfaatlerine zerre kadar fâide getirmeyeceğini biliyorlar. Üstelik ciddî zarar verebileceğinin de farkındalar. Bunlara rağmen…
Ne dünü ne bugünü doğru okuyabiliyorlar. Fransızlar ihtişâmın zirvesindeyken Mısır’ı işgâl etdi. Hem de târih boyunca yetişdirdikleri en büyük kahramanlarıyla. Ne oldu? Cezzâr Ahmed Paşa Akka önünde Napolyon’u geldiğine geleceğine pişmân etdi. Almanya’nın Almanya olduğu günlerde Şarlken Kânûnî’nin önüne çıkamadı. Köşe bucak kaçdı…
Haşerâtın gözü dönmüş durumda. Yukarıdaki iki kukla vâsıtasıyla saldırılarını artırdılar. Ne yapıp edip başkanlığa ma’nî olmak istiyorlar. Mevcûd durumda bile durduramadıkları bir ülke ile karşı karşıyalar. Başkanlıkdaki Türkiye uykularını kaçırıyor. Bu durum alışık oldukları bir şey değil. Yakın zamana kadar taşeronları vâsıtasıyla hükûmet kurup hükûmet yıkarlardı. Hem de bunu iki gazete manşetiyle yaparlardı. Bugün Tayyib beyin karizması buna ma’nî oluyor. Lâkin yarın sazı tekrar ele alabilirler. Başkanlık buna engel olacak diye çıldırıyorlar. Elbette o sistemde de karizma önemli fakat elzem değil. Olmadığı durumda zaafa düşmezsin. Olursa uçar, olmazsa koşarsın. Geri dönmesi mümkin olmayan umûmî akışla her hâlükârda ilerlersin. İşte bütün derdleri bu!
Siz pinokyoya bakmayın. Bugüne kadar hiçbir kukla ete kemiğe bürünemedi. Bunlar da bürünemeyecek. Önünde bekledikleri kapılar tek bir kemik atmayacak. Ortada kalacaklar. İki dünya savaşı ile birbirini yiyip bitiren bu vahşîler sefâletin en koyusunu yaşayacak. Orta yaşdakilerin görebileceği bir zaman diliminde eski sömürgelerinin önünde mendil açarlarsa hiç şaşırmayın. Zîrâ sıfırı tüketme yolundalar. Yaşadıkları telâş bunu te’yîd ediyor. Şeytanla birlikde kibrin kitabını yazan bu ahmaklar ağa babalarıyla berâber zelîl olacak inşaallah...
Zihnimiz her geçen gün berraklaşıyor. Manzarayı çok daha net görüyoruz. Kandan beslenen yarasalar belki farkında değil ama durum bu. Bu saatden sonra ayak oyunlarına da topyekûn saldırılara da geçit vermeyiz. Gerekirse sular seller gibi şehîd veririz, lâkin geçit vermeyiz. Küllerimizden doğarken önümüze sürecekleri her engel azmimizi artırmakdan başka bir işe yaramaz. Yeni ve daha büyük fetihler için bütün hücrelerimizi ayağa kaldırmakdan gayrı netîce vermez. Sultan Mehmed’in “ehl-i küfrü serteser kahr eylemekdür niyyetüm” mısrâını kızılelmamız yapar o kadar.
başkanlık sisteminin gerekliliğine vurgu yapmakta .. yazıda geçen düşünce özetle şu; başkanlık sistemi olursa türkiye uçar ve tüm düşmanlarımızın derdi bu sisteme türkiye'nin geçmemesi ..
KUKLA
Kazım Kürşat Yücel
Avrupa hiç bu kadar ayağa düşmemişdi. Yahudi sermayesi ve Amerika’nın oyuncağı olmuş durumdalar. Aslında bu sahte kıt’a iki devletden ibâret: Almanya, Fransa. İngiltere her tasnîfe girebilir. İspanya ve İtalya’dan bahsetmeye gerek yok. Bir sıklet teşkîl etmiyorlar. Operasyon kâbiliyyetleri sıfır. Eski günlerin hatıralarıyla nefes alıyorlar. Şu hâlde elimizde kaldı iki. Fransa dünya politikası güdecek imkânlardan mahrûm. Her şeyden evvel kafa ve cesâret eksikliği var. Almanlar bunlara sâhip ancak onlar da işgâl altında. Hür irâdeleriyle bir adım atabilmeleri mümkin değil. Nitekim atamıyorlar. Meclislerine bile hâkim değiller. Ermeni tasarısında bunu gördük. Akıl hocalarının ellerine tutuşdurduğu yalana sarıldılar. Bu adımın Alman millî menfaatlerine zerre kadar fâide getirmeyeceğini biliyorlar. Üstelik ciddî zarar verebileceğinin de farkındalar. Bunlara rağmen…
Ne dünü ne bugünü doğru okuyabiliyorlar. Fransızlar ihtişâmın zirvesindeyken Mısır’ı işgâl etdi. Hem de târih boyunca yetişdirdikleri en büyük kahramanlarıyla. Ne oldu? Cezzâr Ahmed Paşa Akka önünde Napolyon’u geldiğine geleceğine pişmân etdi. Almanya’nın Almanya olduğu günlerde Şarlken Kânûnî’nin önüne çıkamadı. Köşe bucak kaçdı…
Haşerâtın gözü dönmüş durumda. Yukarıdaki iki kukla vâsıtasıyla saldırılarını artırdılar. Ne yapıp edip başkanlığa ma’nî olmak istiyorlar. Mevcûd durumda bile durduramadıkları bir ülke ile karşı karşıyalar. Başkanlıkdaki Türkiye uykularını kaçırıyor. Bu durum alışık oldukları bir şey değil. Yakın zamana kadar taşeronları vâsıtasıyla hükûmet kurup hükûmet yıkarlardı. Hem de bunu iki gazete manşetiyle yaparlardı. Bugün Tayyib beyin karizması buna ma’nî oluyor. Lâkin yarın sazı tekrar ele alabilirler. Başkanlık buna engel olacak diye çıldırıyorlar. Elbette o sistemde de karizma önemli fakat elzem değil. Olmadığı durumda zaafa düşmezsin. Olursa uçar, olmazsa koşarsın. Geri dönmesi mümkin olmayan umûmî akışla her hâlükârda ilerlersin. İşte bütün derdleri bu!
Siz pinokyoya bakmayın. Bugüne kadar hiçbir kukla ete kemiğe bürünemedi. Bunlar da bürünemeyecek. Önünde bekledikleri kapılar tek bir kemik atmayacak. Ortada kalacaklar. İki dünya savaşı ile birbirini yiyip bitiren bu vahşîler sefâletin en koyusunu yaşayacak. Orta yaşdakilerin görebileceği bir zaman diliminde eski sömürgelerinin önünde mendil açarlarsa hiç şaşırmayın. Zîrâ sıfırı tüketme yolundalar. Yaşadıkları telâş bunu te’yîd ediyor. Şeytanla birlikde kibrin kitabını yazan bu ahmaklar ağa babalarıyla berâber zelîl olacak inşaallah...
Zihnimiz her geçen gün berraklaşıyor. Manzarayı çok daha net görüyoruz. Kandan beslenen yarasalar belki farkında değil ama durum bu. Bu saatden sonra ayak oyunlarına da topyekûn saldırılara da geçit vermeyiz. Gerekirse sular seller gibi şehîd veririz, lâkin geçit vermeyiz. Küllerimizden doğarken önümüze sürecekleri her engel azmimizi artırmakdan başka bir işe yaramaz. Yeni ve daha büyük fetihler için bütün hücrelerimizi ayağa kaldırmakdan gayrı netîce vermez. Sultan Mehmed’in “ehl-i küfrü serteser kahr eylemekdür niyyetüm” mısrâını kızılelmamız yapar o kadar.
yani bibisidir yani halasıdır emel sayın ..
'' Ramazan trendi olur mu, olur! Oruç tutanların vazgeçilmez ikilisi; Four Seasons Bosphorus'ta kişibaşı 175 liraya iftar yapıp ardından yan taraftaki Çırağan Sarayı'nda nargile içmek... Hafta sonu şehrin popüler simaları bu iki mekandaydı. '' mert vidinli
al sana ramazan trendi .. adamlar verdiği parayı kafaya takmıyor .. sanane banane milletin harcamasından .. yap kendine güzel bir ritüel sen de kendi bütçene göre takıl ..
not: yahu ramazan gelmiş daha bir kez teravihe gitmemişim .. burada neler yazıyoruz .. demek ki biz de artık işin maneviyatını boş vermişiz, eğlence peşindeyiz ..
al sana ramazan trendi .. adamlar verdiği parayı kafaya takmıyor .. sanane banane milletin harcamasından .. yap kendine güzel bir ritüel sen de kendi bütçene göre takıl ..
not: yahu ramazan gelmiş daha bir kez teravihe gitmemişim .. burada neler yazıyoruz .. demek ki biz de artık işin maneviyatını boş vermişiz, eğlence peşindeyiz ..
kimi adamların yeterince parası var ve gidip iftralarını nusret'te açıyorlar .. ben de çok zengin olsam orada yemek yerdim herhalde ..
bunu haber yapmak aslında nusret'in reklamını yapmak oluyor ki belki içten içe seviniyor adamlar bedava reklamımız yapılıyor diye ..
bunu haber yapmak aslında nusret'in reklamını yapmak oluyor ki belki içten içe seviniyor adamlar bedava reklamımız yapılıyor diye ..
ersoy'un iki oğlundan biri olan emin, maalesef bir esrarkeş ve alkolik olarak yaşamış ve yine maalesef cesedi bir çöp bidonunda bulunmuştur ..
çok iyi eğitim almasına ve ingilizce ile arapça'yı iyi konuşmasına rağmen üstelik .. akıl hastanesine de yolu düşmüş vs vs vs ..
hüzünlü ..
çok iyi eğitim almasına ve ingilizce ile arapça'yı iyi konuşmasına rağmen üstelik .. akıl hastanesine de yolu düşmüş vs vs vs ..
hüzünlü ..
İki eylem adamı; Muhammed Ali… Malcolm X...
“Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım”
“Ben Amerika’yım. Tanımadığınız yönüyüm onun. Alışın bana. Siyah, özgüvenli, kendinden emin… Benim adım bu, sizin değil. Benim dinim sizin değil. Benim amaçlarım sizin değil. Alışın bana.”
Muhammed Ali
---
“Zaman şehitlik zamanıdır ve ben bir şehit olacaksam, bu kardeşlik uğruna olacaktır. Bu ülkeyi kurtaracak tek şey budur.”
Malcolm X
---
Asıl adı: Cassius Marcellus Clay Jr.
17 Ocak 1942’de ABD’nin Kentucky eyaletinin Louisville şehrinde doğdu…
Afro – Amerikan ve İrlanda kökenli, henüz 12 yaşındayken boksla tanıştı…
Kendisini tüm dünyaya tanıtan özelliği ise, “Tüm zamanların en iyi ağır sıklet boks şampiyonu” sıfatına sahip olmasıdır.
18 YAŞINDA ALTIN MADALYA
Ali, önce National AAU ve Altın Eldiven Şampiyonası’nda amatör kayıtlarda yerini aldı ve profesyonel lige 1960 yılında Roma’da aldığı altın madalya ile ‘merhaba’ dedi…
18 yaşındayken kazandığı bu altın madalya ile dünya onu tanımaya başladı…
ZAFER VE İSLAM’LA ŞEREFLENMEK
1964 yılında, 22 yaşında iken, S. Liston’u yenerek ‘Dünya Şampiyonu’ oldu.
Ve bu zaferin ardından İslam’la müşerref olan Cassius Marcellus Clay Jr. Muhammed Ali ismini alarak tüm dünyaya Müslüman olduğunu ilan etti.
Muhammed Ali hem zeki hem de çok nüktedan bir şahsiyetti.
O hep savaşlara karşı çıktı barıştan yana oldu…
1967-1970 yılları arasında boksa ara vermek zorunda kaldı.
ABD’NİN VİETNAM SENDROMU VE ALİ’YE 5 YIL HAPİS
Muhammed Ali, Amerikan sistemine başkaldırmış bir “asi çocuk” edası ile o günlerde savaş karşıtlığını şu cümlelerle özetledi: “Vietnamlılar bana hiç bir kötülük yapmadılar ki onlarla savaşayım.”
Sen misin bu cümleyi sarf eden diyerek, Muhammed Ali’yi 5 yıl hapis ve 10 bin dolar para cezasına çarptırdılar…
Ha bununla yetindiler mi?...
Yetinmediler…
Çünkü;
Hem siyahisin, hem Müslümansın, hem de adın Muhammed Ali, bunlar sana yetmez diyerek, lisansını ve pasaportunu da elinden alarak adeta yokluğa mahkûm ettiler…
Ama onun adı Muhammed Ali…
Yılmadı, yıkılmadı, mücadelesine devam etti, açtığı davayı 1970 yılında kazanarak yeniden ringlere döndü…
3 yıl aranın ardından yeniden ringlerde dönen ve ringlerde fırtına gibi esen, rakiplerine minderi dar eden Muhammed Ali, 1971 yılında Joe Frazier’le yaptığı ‘unvan maçı’nda ilk mağlubiyeti tattı…
Bunda tabiî ki de en büyük etken 3 yıl boksa ara vermesiydi.
Azimli ve mücadeleci kişiliğe sahip Muhammed Ali ‘yenildim’ diyerek elbette oturacak değildi…
Daha önce Ken Norton’a yenilen Muhammed Ali, kariyerinin bittiğini düşünenleri yine yanılttı….
Hırsla çalıştı, tüm unvan maçlarına bir kez çıktı…
Yeniden Ken Norton’la karşılaşan Muhammed Ali ringi ona dar ederek rövanşı da almış oldu…
FRAZİER VE FOREMAN’I NAKAVT EDEREK ESKİ GÜNLERİNE YENİDEN DÖNDÜ
Muhammed Ali yine fırtına gibi esmeye başladı ringlerde…
1973 yılında, Joe Frazier ile unvan maçı için anlaşan Ali, Joe Frazier – George Foreman eşleşmesi sonrasında, Frazier’ın nakavt olmasının ardından, önce Fraizer’i ardından da Foreman’ı nakavt ederek eski günlerine yeniden döndü…
1974 yılında, Foreman’ı sekizinci raundda nakavt eden Ali, hak ettiği büyük unvanı Floyd Patterson’ın ardından yeniden elde eden ikinci boksör oldu.
Muhammed Ali, 1978 yılında, L. Spinks’e önce yenildi daha sonra rakibini yenerek dünya şampiyonluğunu 3 kez elde ederek boks tarihine adını altın harflerle yazdıran ilk boksör oldu…
PARKİNSON VE BOKSA VEDA
Parkinson hastalığına yakalanan Ali aynı yıl içinde boksa veda etti…
Profesyonel kariyeri boyunca, yalnızca 5 mağlubiyet yüzü gören Muhammed Ali, 37’si nakavt ile olmak üzere, toplam 56 maç kazanarak erişilmesi güç bir rekora imza atarak tarihteki yerini aldı…
Kişilik ve karakter denilince akla gelen ilk isimlerden biriydi Muhammed Ali…
IRKÇILIĞI PROTESTO İÇİN OLİMPİYAT MADALYASINI
OHIO NEHRİNE ATTI
1960 Roma Olimpiyatları’ndan döndükten sonra, bir lokantada yalnızca beyazlara servis yapıldığını öğrenen Muhammed Ali, ırkçılığı protesto etmek için olimpiyattan kazandığı altın madalyasını Ohio Nehri’ne atacak kadar kişilik sahibiydi…
2001 yılında, Hollywood tarafından hayatı filme alınan Muhammed Ali’nin hayatını oynayan Will Smith, oynadığı oyunla tüm sinemaseverlerden çok büyük övgü aldı…
MUHAMMED ALİ TÜRKİYE’DE
Tarih 3 Ekim 1976’yı gösteriyordu…
Yeşilköy Havaalanı ana baba günü…
Misafir, Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu Muhammed Ali…
Davet eden, o günkü MC Hükümeti’nin Başbakan Yardımcısı Prof.Dr. Necmettin Erbakan adına dönemin Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanı Hasan Aksay…
Havaalanı pisti Milli Selamet Partisi taraftarlarıyla doludur…
ABD KONSOLOSUNA ‘MUHAMMED ALİ’ TEPKİSİ
Erbakan, Ali’yi uçağın merdivenlerin önünde karşılar ve büyük bir muhabbetle kucaklayıp bağrına basar…
Cuma namazını kılmak için Sultanahmet’e gelen Muhammed Ali on binler tarafından bağırlara basılır…
Hasan Aksay abi o günlerle ilgili şunları anlattı: “O gün havaalanında Muhammed Aliyi karşılayanlar arasında o günkü ABD Konsolosu da vardı…
Hatta kapının önündeki ilk kişi oydu…
Muhammed Ali uçaktan indi. ABD Konsolosu Muhammed Ali’ye ‘hoş geldiniz’ demek için elini uzattı…
Muhammed Ali konsolosun elini iterek, elini sıkmadı…
Ve ona şunu söyledi: Siz ABD’de Müslümanlara hem zulmediyorsunuz hem de burada bizim elimizi sıkmaya çalışıyorsunuz sizinle tokalaşmam…
Sultanahmet’teki o müthiş buluşmanın ardından Muhammed Ali ile birlikte Kanlıca’ya yoğurt yemeye gittik yatla…
Muhammed Ali maç yapıp gelmişti, dolayısıyla yorgunluğu da yüzünden okunuyordu…
Kanlıca dönüşü direkt olarak otele gittik..
Odaya çıktık…
Muhammed Ali o kadar yorgundu ki; ayakkabılarını bile çıkarmadan yatağını üzerine kendini attı ve öylece uyuya kaldı…”
SABAHA KADAR ÇOK BEKLEDİK ALİ’Yİ İZLEMEK İÇİN
Şimdiki nesil Muhammed Ali efsanesini pek bilmez, ancak ‘Ali’ filmini seyredenler belki onun hakkında birazcık bilgi sahibi olurlar…
Bizler çok bekledik; siyah beyaz televizyonların sınırlı sayıda evlerde bulunduğu dönemlerde sabahın saat 04:00’ına kadar Muhammed Ali’nin maçlarını…
O ringe çıktığında bizler de o ringin hemen yanı başındaymışız gibi hareket ettik…
Gonk çaldığında onun rakibine attığı her yumruğu ve karşısındakinin ringde yalpalamasını sanki biz atıyormuş o yumruğu gibi sevinir, iç geçirirdik…
Muhammed Ali yumruk yediğinde sanki o yumruğu kendimiz yemiş gibi üzülürdük…
O, ringlerde hep, İslam’ın gücünü temsil eden rakipsiz bir kral olarak görüldü…
O, Amerikan toplumunda her renkten insanın sevgilisi haline gelmiş bir millî kahraman bir sembol isim olarak görüldü…
O, İslamiyet’i seçtikten sonra hep mazlumların ve mağdurların yanında oldu…
Son söz;
ABD’nin sembol isimlerden sadece ikisi Malcolm X ve Muhammed Ali…
Biri; hayatını İslami mücadeleye adayan eylem adamı Malcolm X...
“Barışçıl olun, kibar olun, kurallara itaat edin, herkese saygılı olun; fakat biri size dokunacak olursa onu mezara gönderin” diyen Malcolm X’in şehadetinden bugüne kadar tam 51 yıl geçti…
O’nun mücadelesi özellikle ABD’deki Müslümanlara örnek oldu…
Mekanın cennet olsun Malcolm X…
İkincisi de; boks dünyasının efsane ismi Muhammed Ali…
74 yaşında hayata veda eden Ali’yi de geçtiğimiz hafta son yolculuğuna on binler uğurladı…
“Şampiyonlar salonlardan çıkmaz. Şampiyonlar içlerinde tutku, hayal ve amaç olan insanlardan çıkar” diyen efsane Ali de artık Louisville’deki ebedi istirahatgâhında…
Senin de mekanın Cennet olsun, “kelebek gibi uçan arı gibi sokan” adam…
Nur içinde yatın…
http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/kadir-demirel/iki-eylem-adami-muhammed-ali-malcolm-x-15344.html
“Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım”
“Ben Amerika’yım. Tanımadığınız yönüyüm onun. Alışın bana. Siyah, özgüvenli, kendinden emin… Benim adım bu, sizin değil. Benim dinim sizin değil. Benim amaçlarım sizin değil. Alışın bana.”
Muhammed Ali
---
“Zaman şehitlik zamanıdır ve ben bir şehit olacaksam, bu kardeşlik uğruna olacaktır. Bu ülkeyi kurtaracak tek şey budur.”
Malcolm X
---
Asıl adı: Cassius Marcellus Clay Jr.
17 Ocak 1942’de ABD’nin Kentucky eyaletinin Louisville şehrinde doğdu…
Afro – Amerikan ve İrlanda kökenli, henüz 12 yaşındayken boksla tanıştı…
Kendisini tüm dünyaya tanıtan özelliği ise, “Tüm zamanların en iyi ağır sıklet boks şampiyonu” sıfatına sahip olmasıdır.
18 YAŞINDA ALTIN MADALYA
Ali, önce National AAU ve Altın Eldiven Şampiyonası’nda amatör kayıtlarda yerini aldı ve profesyonel lige 1960 yılında Roma’da aldığı altın madalya ile ‘merhaba’ dedi…
18 yaşındayken kazandığı bu altın madalya ile dünya onu tanımaya başladı…
ZAFER VE İSLAM’LA ŞEREFLENMEK
1964 yılında, 22 yaşında iken, S. Liston’u yenerek ‘Dünya Şampiyonu’ oldu.
Ve bu zaferin ardından İslam’la müşerref olan Cassius Marcellus Clay Jr. Muhammed Ali ismini alarak tüm dünyaya Müslüman olduğunu ilan etti.
Muhammed Ali hem zeki hem de çok nüktedan bir şahsiyetti.
O hep savaşlara karşı çıktı barıştan yana oldu…
1967-1970 yılları arasında boksa ara vermek zorunda kaldı.
ABD’NİN VİETNAM SENDROMU VE ALİ’YE 5 YIL HAPİS
Muhammed Ali, Amerikan sistemine başkaldırmış bir “asi çocuk” edası ile o günlerde savaş karşıtlığını şu cümlelerle özetledi: “Vietnamlılar bana hiç bir kötülük yapmadılar ki onlarla savaşayım.”
Sen misin bu cümleyi sarf eden diyerek, Muhammed Ali’yi 5 yıl hapis ve 10 bin dolar para cezasına çarptırdılar…
Ha bununla yetindiler mi?...
Yetinmediler…
Çünkü;
Hem siyahisin, hem Müslümansın, hem de adın Muhammed Ali, bunlar sana yetmez diyerek, lisansını ve pasaportunu da elinden alarak adeta yokluğa mahkûm ettiler…
Ama onun adı Muhammed Ali…
Yılmadı, yıkılmadı, mücadelesine devam etti, açtığı davayı 1970 yılında kazanarak yeniden ringlere döndü…
3 yıl aranın ardından yeniden ringlerde dönen ve ringlerde fırtına gibi esen, rakiplerine minderi dar eden Muhammed Ali, 1971 yılında Joe Frazier’le yaptığı ‘unvan maçı’nda ilk mağlubiyeti tattı…
Bunda tabiî ki de en büyük etken 3 yıl boksa ara vermesiydi.
Azimli ve mücadeleci kişiliğe sahip Muhammed Ali ‘yenildim’ diyerek elbette oturacak değildi…
Daha önce Ken Norton’a yenilen Muhammed Ali, kariyerinin bittiğini düşünenleri yine yanılttı….
Hırsla çalıştı, tüm unvan maçlarına bir kez çıktı…
Yeniden Ken Norton’la karşılaşan Muhammed Ali ringi ona dar ederek rövanşı da almış oldu…
FRAZİER VE FOREMAN’I NAKAVT EDEREK ESKİ GÜNLERİNE YENİDEN DÖNDÜ
Muhammed Ali yine fırtına gibi esmeye başladı ringlerde…
1973 yılında, Joe Frazier ile unvan maçı için anlaşan Ali, Joe Frazier – George Foreman eşleşmesi sonrasında, Frazier’ın nakavt olmasının ardından, önce Fraizer’i ardından da Foreman’ı nakavt ederek eski günlerine yeniden döndü…
1974 yılında, Foreman’ı sekizinci raundda nakavt eden Ali, hak ettiği büyük unvanı Floyd Patterson’ın ardından yeniden elde eden ikinci boksör oldu.
Muhammed Ali, 1978 yılında, L. Spinks’e önce yenildi daha sonra rakibini yenerek dünya şampiyonluğunu 3 kez elde ederek boks tarihine adını altın harflerle yazdıran ilk boksör oldu…
PARKİNSON VE BOKSA VEDA
Parkinson hastalığına yakalanan Ali aynı yıl içinde boksa veda etti…
Profesyonel kariyeri boyunca, yalnızca 5 mağlubiyet yüzü gören Muhammed Ali, 37’si nakavt ile olmak üzere, toplam 56 maç kazanarak erişilmesi güç bir rekora imza atarak tarihteki yerini aldı…
Kişilik ve karakter denilince akla gelen ilk isimlerden biriydi Muhammed Ali…
IRKÇILIĞI PROTESTO İÇİN OLİMPİYAT MADALYASINI
OHIO NEHRİNE ATTI
1960 Roma Olimpiyatları’ndan döndükten sonra, bir lokantada yalnızca beyazlara servis yapıldığını öğrenen Muhammed Ali, ırkçılığı protesto etmek için olimpiyattan kazandığı altın madalyasını Ohio Nehri’ne atacak kadar kişilik sahibiydi…
2001 yılında, Hollywood tarafından hayatı filme alınan Muhammed Ali’nin hayatını oynayan Will Smith, oynadığı oyunla tüm sinemaseverlerden çok büyük övgü aldı…
MUHAMMED ALİ TÜRKİYE’DE
Tarih 3 Ekim 1976’yı gösteriyordu…
Yeşilköy Havaalanı ana baba günü…
Misafir, Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu Muhammed Ali…
Davet eden, o günkü MC Hükümeti’nin Başbakan Yardımcısı Prof.Dr. Necmettin Erbakan adına dönemin Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanı Hasan Aksay…
Havaalanı pisti Milli Selamet Partisi taraftarlarıyla doludur…
ABD KONSOLOSUNA ‘MUHAMMED ALİ’ TEPKİSİ
Erbakan, Ali’yi uçağın merdivenlerin önünde karşılar ve büyük bir muhabbetle kucaklayıp bağrına basar…
Cuma namazını kılmak için Sultanahmet’e gelen Muhammed Ali on binler tarafından bağırlara basılır…
Hasan Aksay abi o günlerle ilgili şunları anlattı: “O gün havaalanında Muhammed Aliyi karşılayanlar arasında o günkü ABD Konsolosu da vardı…
Hatta kapının önündeki ilk kişi oydu…
Muhammed Ali uçaktan indi. ABD Konsolosu Muhammed Ali’ye ‘hoş geldiniz’ demek için elini uzattı…
Muhammed Ali konsolosun elini iterek, elini sıkmadı…
Ve ona şunu söyledi: Siz ABD’de Müslümanlara hem zulmediyorsunuz hem de burada bizim elimizi sıkmaya çalışıyorsunuz sizinle tokalaşmam…
Sultanahmet’teki o müthiş buluşmanın ardından Muhammed Ali ile birlikte Kanlıca’ya yoğurt yemeye gittik yatla…
Muhammed Ali maç yapıp gelmişti, dolayısıyla yorgunluğu da yüzünden okunuyordu…
Kanlıca dönüşü direkt olarak otele gittik..
Odaya çıktık…
Muhammed Ali o kadar yorgundu ki; ayakkabılarını bile çıkarmadan yatağını üzerine kendini attı ve öylece uyuya kaldı…”
SABAHA KADAR ÇOK BEKLEDİK ALİ’Yİ İZLEMEK İÇİN
Şimdiki nesil Muhammed Ali efsanesini pek bilmez, ancak ‘Ali’ filmini seyredenler belki onun hakkında birazcık bilgi sahibi olurlar…
Bizler çok bekledik; siyah beyaz televizyonların sınırlı sayıda evlerde bulunduğu dönemlerde sabahın saat 04:00’ına kadar Muhammed Ali’nin maçlarını…
O ringe çıktığında bizler de o ringin hemen yanı başındaymışız gibi hareket ettik…
Gonk çaldığında onun rakibine attığı her yumruğu ve karşısındakinin ringde yalpalamasını sanki biz atıyormuş o yumruğu gibi sevinir, iç geçirirdik…
Muhammed Ali yumruk yediğinde sanki o yumruğu kendimiz yemiş gibi üzülürdük…
O, ringlerde hep, İslam’ın gücünü temsil eden rakipsiz bir kral olarak görüldü…
O, Amerikan toplumunda her renkten insanın sevgilisi haline gelmiş bir millî kahraman bir sembol isim olarak görüldü…
O, İslamiyet’i seçtikten sonra hep mazlumların ve mağdurların yanında oldu…
Son söz;
ABD’nin sembol isimlerden sadece ikisi Malcolm X ve Muhammed Ali…
Biri; hayatını İslami mücadeleye adayan eylem adamı Malcolm X...
“Barışçıl olun, kibar olun, kurallara itaat edin, herkese saygılı olun; fakat biri size dokunacak olursa onu mezara gönderin” diyen Malcolm X’in şehadetinden bugüne kadar tam 51 yıl geçti…
O’nun mücadelesi özellikle ABD’deki Müslümanlara örnek oldu…
Mekanın cennet olsun Malcolm X…
İkincisi de; boks dünyasının efsane ismi Muhammed Ali…
74 yaşında hayata veda eden Ali’yi de geçtiğimiz hafta son yolculuğuna on binler uğurladı…
“Şampiyonlar salonlardan çıkmaz. Şampiyonlar içlerinde tutku, hayal ve amaç olan insanlardan çıkar” diyen efsane Ali de artık Louisville’deki ebedi istirahatgâhında…
Senin de mekanın Cennet olsun, “kelebek gibi uçan arı gibi sokan” adam…
Nur içinde yatın…
http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/kadir-demirel/iki-eylem-adami-muhammed-ali-malcolm-x-15344.html
dünya bir top tur .. top nedir; içinde hava olan bir şey .. insanlar ise peşinde koşuyor .. evet dünya budur; içi havadır, boştur ..
kısaca, yatmak ..
teog'da birinci gelen bu öğrencilerin ve daha nicelerinin ( 120 net yapanların yanında 119 net yapanlar da varmış bu okullarda ) öğretmenlerini de kutluyorum ..
'' bir aile olmaya çalıştık, terörü öğrencilerimize yansıtmamaya çalıştık .. onlar da çok azimliydi ..'' sözleri; bu öğrencilerimizden bir kaçının, ingilizce öğretmenine ait ..
'' bir aile olmaya çalıştık, terörü öğrencilerimize yansıtmamaya çalıştık .. onlar da çok azimliydi ..'' sözleri; bu öğrencilerimizden bir kaçının, ingilizce öğretmenine ait ..
https://pbs.twimg.com/media/Ckwy27bWUAA3zoN.jpg
Tunceli'de bir yandan okula giderken diğer yandan hayvancılıkla uğraşan ailesine yardım eden Mahir Gündoğdu, 120 sorunun tümünü doğru yanıtladığı Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş (TEOG) sınavındaki başarısının sırrının kitap okumak olduğunu belirtti.
Çemişgezek ilçesindeki Payamdüzü Ortaokulu öğrencisi Mahir Gündoğdu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, başarının yolunun çalışmaktan geçtiğini söyledi.
TEOG sınavına hem çalışarak hem de kitap okuyarak hazırlandığını belirten Gündoğdu, şunları söyledi:
\"120 soruda 120 yapmak aslında zor değil. Yani arkadaşlarım biraz kafalarını derse verseler ve bol bol kitap okusalar, gerekeni yapsalar bunu yapmak zor değil aslında. Yani bana göre böyle. Bu başarımda ailemin ve öğretmenlerimin payı büyük. Çünkü biz okulda ders görürdük, dersten sonra bizimle anne baba gibi ilgileniyorlardı.\"
Derslerinin yanı sıra kitap okumayı çok sevdiğini ifade eden Gündoğdu, \"Arkadaşlarıma tavsiyem derslerine azimle çalışsınlar, derslerden sonra bol bol kitap okusunlar. Kitap boş zaman işi değildir. Kitaba da ayrı bir zaman ayrılmalıdır. Bence böyle yapsalar benim gibi 120'de 120 yapmak çok zor bir şey değil aslında.\" dedi.
\"Doktor olmak istiyorum\"
Ailesinin hayvancılıkla geçimini sağladığını ve kendisinin de hayvanları çok sevdiğini belirten Gündoğdu, şunları anlattı:
\"İleride de doktor olmak istiyorum. İnşallah hayalim gerçekleşir. Aileme de yardımcı oluyorum. Okuldan arta kalan zamanlarımda, yaz tatillerimde. Mesela şu anda yayladayım. Derslerden izin aldım geldim, ailemin yanına, aileme yardım ediyorum. Küçükbaş hayvancılıkla ilgileniyoruz ve geçimimizi sağlıyoruz. Mesleğimiz de bu.\"
\"Koyunlara gittiğinde kitapları beraberinde götürüyor\"
Mahir'in kendilerine çok yardım ettiğini belirten anne Türkan Gündoğan da oğluyla gurur duyduğunu ifade etti.
Oğlunun çalışkan bir çocuk olmasından dolayı çok mutlu olduğunu belirten Gündoğan, \"Duygulandım, heyecanlandım, sevinçliyim. Oğlumun bu başarıyı yakalamasından gurur duydum. Mahir, koyunları otlatıyor, hayvanları sağıyor, yardım ediyor. Kitapları elinden hiç eksik etmiyor. Koyunlara gittiğinde poşetine kitapları koyup beraber götürüyor. Bazen kendisine kızıyoruz ama çok aşırı düşkün kitaplara.\" dedi.
Muhabir:Haydar Toprakçı
Tunceli'de bir yandan okula giderken diğer yandan hayvancılıkla uğraşan ailesine yardım eden Mahir Gündoğdu, 120 sorunun tümünü doğru yanıtladığı Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş (TEOG) sınavındaki başarısının sırrının kitap okumak olduğunu belirtti.
Çemişgezek ilçesindeki Payamdüzü Ortaokulu öğrencisi Mahir Gündoğdu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, başarının yolunun çalışmaktan geçtiğini söyledi.
TEOG sınavına hem çalışarak hem de kitap okuyarak hazırlandığını belirten Gündoğdu, şunları söyledi:
\"120 soruda 120 yapmak aslında zor değil. Yani arkadaşlarım biraz kafalarını derse verseler ve bol bol kitap okusalar, gerekeni yapsalar bunu yapmak zor değil aslında. Yani bana göre böyle. Bu başarımda ailemin ve öğretmenlerimin payı büyük. Çünkü biz okulda ders görürdük, dersten sonra bizimle anne baba gibi ilgileniyorlardı.\"
Derslerinin yanı sıra kitap okumayı çok sevdiğini ifade eden Gündoğdu, \"Arkadaşlarıma tavsiyem derslerine azimle çalışsınlar, derslerden sonra bol bol kitap okusunlar. Kitap boş zaman işi değildir. Kitaba da ayrı bir zaman ayrılmalıdır. Bence böyle yapsalar benim gibi 120'de 120 yapmak çok zor bir şey değil aslında.\" dedi.
\"Doktor olmak istiyorum\"
Ailesinin hayvancılıkla geçimini sağladığını ve kendisinin de hayvanları çok sevdiğini belirten Gündoğdu, şunları anlattı:
\"İleride de doktor olmak istiyorum. İnşallah hayalim gerçekleşir. Aileme de yardımcı oluyorum. Okuldan arta kalan zamanlarımda, yaz tatillerimde. Mesela şu anda yayladayım. Derslerden izin aldım geldim, ailemin yanına, aileme yardım ediyorum. Küçükbaş hayvancılıkla ilgileniyoruz ve geçimimizi sağlıyoruz. Mesleğimiz de bu.\"
\"Koyunlara gittiğinde kitapları beraberinde götürüyor\"
Mahir'in kendilerine çok yardım ettiğini belirten anne Türkan Gündoğan da oğluyla gurur duyduğunu ifade etti.
Oğlunun çalışkan bir çocuk olmasından dolayı çok mutlu olduğunu belirten Gündoğan, \"Duygulandım, heyecanlandım, sevinçliyim. Oğlumun bu başarıyı yakalamasından gurur duydum. Mahir, koyunları otlatıyor, hayvanları sağıyor, yardım ediyor. Kitapları elinden hiç eksik etmiyor. Koyunlara gittiğinde poşetine kitapları koyup beraber götürüyor. Bazen kendisine kızıyoruz ama çok aşırı düşkün kitaplara.\" dedi.
Muhabir:Haydar Toprakçı
ingiltere ab de kalmaya devam edip etmemek için referanduma gidiyor ..
ingiltere başkanı david cameron ve abd başkanı obama, ingiltere'nin ab den çıkmaması gerektiğini anlatıp duruyorlar ancak bu referandum kararı bile ab nin geleceği üzerine domino etkisi yapıyor ..
stratfor'un 10 sene içinde ab yıkılacak söylemi ve ab ülkelerindeki halkların ab'den çıkmak istediklerine dair açıklanan kamuoyu anketleri mevcut .. ingiltere'de kararsız bir %15 olduğundan bahsediliyor onlar da eğer ab yi istemez iseler ab için sonun başlangıcı demektir bu referandum sonucu ..
ingiltere başkanı david cameron ve abd başkanı obama, ingiltere'nin ab den çıkmaması gerektiğini anlatıp duruyorlar ancak bu referandum kararı bile ab nin geleceği üzerine domino etkisi yapıyor ..
stratfor'un 10 sene içinde ab yıkılacak söylemi ve ab ülkelerindeki halkların ab'den çıkmak istediklerine dair açıklanan kamuoyu anketleri mevcut .. ingiltere'de kararsız bir %15 olduğundan bahsediliyor onlar da eğer ab yi istemez iseler ab için sonun başlangıcı demektir bu referandum sonucu ..
dağdaki çobanların birinci geldiği sınav olmuştur ..
bugün bizdeki muhalefet, iktidarı düşürme şartıyla vatanı düşürmeye bile razıdır ..
necip fazıl - 1956 - büyük doğu
necip fazıl - 1956 - büyük doğu
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?