confessions

spazmoldum

1. nesil Yazar - Yazar -

  1. toplam entry 955
  2. takipçi 10
  3. puan 22767

nikah işlemleri

spazmoldum
Verem savaşa gidip ikiniz de rapor alacaksınız .. sonra fotoğraf vs. İle birinizin ikametgahı bulunan ilçe evlendirme dairesine gidip ( isterseniz buradan başka bir daireye de geçiş yapabilirsiniz ) gün seçeceksiniz .. Şahitler huzurunda da nikahınızı kıydıracaksınız. Allah mesut etsin ..

cumhuriyet gazetesinin tesettürlü kaymakam haberi

spazmoldum
yeni başlık açmaya üşendim .. adamlar ne güzel çarpıtıyorlar .. videoyu bile ..

bu haberi paylaşıp aşka gelen de bir tanıdık .. üstelik ldp li olduğunu her fırsatta dile getiren, okumuş yazmış çoluk çocuk yetiştirmiş bir iş kadını bunu paylaşıyor ..

bunlar ak parti ye olan düşmanlıklarını bu videoları paylaşarak ve altına da işte başlıktaki gibi yorumlar atarak diri tutuyor .. ne diyeyim .. videoyu izlese idi herhalde böyle saçma bir başlık atılmasını yadırgardı ..

( haberin adresihttp://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/521697/Kilis_te_17_kisi_oldu__Cumhurbaskanligi_Sozcusu__ISiD_roketleri_yanlislikla_atilmis_olabilir__dedi.html )

not: haberin içinde videoda var .. bu videoya atılan başlık ise şu: Kilis'te 17 kişi öldü, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü 'IŞİD roketleri yanlışlıkla atılmış olabilir' dedi ..

insafınız kurusun ..

ahmed arif

spazmoldum
AKŞAM ERKEN İNER MAHPUSHANEYE
-

Akşam erken iner mahpushaneye.
Ejderha olsan kar etmez.
Ne kavgada ustalığın,
Ne de çatal yürek civan oluşun.
Kar etmez, inceden içine dolan,
Alıp götüren hasrete.
-
Akşam erken iner mahpushaneye.
İner, yedi kol demiri,
Yedi kapıya.
Birden, ağlamaklı olur bahçe.
Karşıda, duvar dibinde,
Üç dal gece sefası,
Üç kök hercai menekşe...
-

Aynı korkunç sevdadadır
Gökte bulut, dalda kaysı.
Başlar koymağa hapislik.
Karanlık can sıkıntısı...
\"Kürdün Gelini\"ni söyler maltada biri,
Bense volta'dayım ranza dibinde
Ve hep olmayacak şeyler kurarım,
Gülünç, acemi, çocuksu...
-
Vurulsam kaybolsam derim,
Çırılçıplak, bir kavgada,
Erkekçe olsun isterim,
Dostluk da, düşmanlık da.
Hiçbiri olmaz halbuki,
Geçer süngüler namluya.
Başlar gece devriyesi jandarmaların...
-
Hırsla çakarım kibriti,
İlk nefeste yarılanır cıgaram,
Bir duman alırım, dolu,
Bir duman, kendimi öldüresiye,
Biliyorum, \"sen de mi?\" diyeceksin,
Ama akşam erken iniyor mahpushaneye.
Ve dışarda delikanlı bir bahar,
Seviyorum seni,
Çıldırasıya...

Ahmed ARİF

ak parti eleştirileri

spazmoldum
ak parti üzerine okuduğum son eleştiri; kültür - sanat politikalarının etkili ve yeterli olmayışı .. kültür sanat dediklerinde akıllarına şafak sezer, acun ılıcalı, yavuz bingöl vs gibi oyuncu ve şarkıcılar geliyor .. ancak işi derinden daha temelden alıp ilerleyemiyorlar ..

kendi kültürümüze, edebiyatımıza, yazılı kaynaklarımıza dair istenilen ölçüde bir gelişme olmadığı dile getiriliyor ..

yine bu konuya dair aylar önce okuduğum diğer bir yazıda da buna değiniliyordu: ak parti iktidara geldi, bu kadar yıl geçti .. eski sanat eserlerimize ya da ne bileyim el yazmalarına olan ilgi ve alaka, hala solcu dediğimiz hatta ateist dediğimiz insanlarda ..

necip fazıl kısakürek

spazmoldum
NAZIM HİKMET'E İLK VE SON HİTAP
-
Nâzım Hikmet!
Nafile çabalıyorsun.
Sana kızmıyorum. Kızmıyacağım.
Hiç bir operatör, ameliyat masasından kendisini yumruklıyan kanserliye, hiç bir gardiyan, parmaklığı içinden kendisine deli diye bağıran çılgına, hiç bir hâkim darağacı önünde küfürler savuran mahkûma kızamaz.

Ben kendimi, ne kanser operatörü, ne deli gardiyanı, ne de ağır ceza hâkimi şeklinde görmüyorum. Fakat görüyorum ki her hareketim, seninle hiç de alâkadar olmadığı halde, ciğerine neşter gibi saplanıyor, seni delilerin parmaklığı gibi bir azap çerçevesine hapsediyor ve başının üstünde ip varmış gibi kudurtuyor. Beni, doktor, gardiyan ve hâkim şeklinde gören sensin! Senin bu halini sezer sezmez artık sana kızmıyorum. Merhamet ediyorum.

Sanma ki ben öfke kabiliyetini kaybetmiş bir adamım. İnsan başiyle fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa, bence fikir öfkesidir. Bir hiç için ölçüsüz öfkeler duyacak kadar alıngan ve hassas bir mizaç taşıdığımı sen de bilirsin. Fakat bu öfke, iyi kötü bir kudreti, bir şahsiyeti, bir mesuliyeti kalmış insanlara ve hadiselere karşıdır. Sen mazursun.

Çünkü iflâs nedir, onu bütün hacmiyle idrak ettin.
O kadar yalnızsın ki, etrafında bir sürü (namı müstear) dan başka kimse yok. O kadar konuşulmuyorsun ki, isminden ancak kendi (namı müstear) ların bahsediyor. Eskiden herkesin dilinde bir problem gibi gezinmeyi tercih eder ve bir dedikoduya, bir ankete doğrudan doğruya iştirak etmeyi Greta Garbo esrarına aykırı bulurdun. Şimdi bir yerde anket oldu mu, kıymeti ve seviyesi nedir, hiç düşünmeden, kapısı önünde aç biilâç bekleşen yedi sekiz kişinin başına en evvel sen geçiyorsun ve sıranı kaybetmemek için kimbilir nelere baş vuruyorsun? Fıkraların baş sahifelerden moda sahifelerine atılıyor, gene yazıyorsun. Hatırlanmak şartı ile ne hakaretlere razı değilsin? Tükürüğü bile uzun zaman gıda edindin. Şimdi o da yok. Bir zamanlar, şiirlerinde (kıllı ve kalın) olduğunu ilân ettiğin sarışın ve pembe ensenden, şunun bunun tokat izleri bile uçmuş. Zaman seni değil, yüz karalarını bile götürmüş. Ne hazin bir manzaran var. Akşamları, beyoğlu sokaklarında, yüzlerinde kalın bir duvak, ayaklarında bir çift siyah bot, ellerinde köpek başlı bir şemsiye, ağır ağır geçen sabık Rum aşüfteleri bile senin kadar merhamete şayan değildir. Artık nefret vermiyorsun. Zamanın hainliği önünde insanları tefekkür ve merhamete çağırıyorsun.

Bundan bir kaç ay evvel Bâbıâlide, Ştaynburg lokantasında seninle şöyle konuşmadık mı:
Ben - Gazetelere yazdığın bu fıkraları nasıl yazıyorsun, bu kadar adileşmeye nasıl tahammül ediyorsun?
Sen - Ne yapayım, ekmek paramı kazanıyorum. Başka ne yapabilirim?
Ben - Kendinden ve haysiyetinden bu kadar fedakârlık edeceğine niçin potin boyacılığı etmeyi tercih etmiyorsun?
Sen - Potin boyacılığı etsem, bir şey zannederler de beni bu işten menederler.
-
Kendisini bu kadar saçma bir mazeretle teselli ediveren, hakikatte tesellisi olmıyan seninle görüyorsun ki ben hiç bir gün kavga etmedim. Sana selâm verdim. Sana acıdım. Bu kadar düşmene -acısını ben duyuyormuşum gibi- razı olmadım.
Şimdi bana -tam da senden bekliyebileceğim bir tarzda- çatıyorsun. Devlet günlerinde seni rakip diye almaya tenezzül etmeyen adam, bu perişan halinde sana nasıl tenezzül eder? Artık sen benim gözümde hiç bir şeyi temsil etmiyorsun. Ne hokkabaz şiirini, ne işporta komünizmanı, ne hile ustalığını, ne 24 saatlık reklâm açık gözlülüğünü... Senin nene mukabele edeyim?

Aynı ideoloji içinde vaktiyle sarma dolaş olduğun ve içlerinde fikirlerine taban tabana zıt olmama rağmen konuşulabilecek insanlar bulduğum gruplar, yani sana benden daha yakın zümreler bile seni, fikir ve sanat âdiliğinin, dolandırıcılığının prototipi diye gösteriyorlar. Bana ne düşer?

İşte açıkça söylüyorum: Ben senin kâbusun, geceleri uykuna giren umacın, her an yokluğunu hissettiren şeytanınım. Sana acıyorum. Fakat elimden ne gelir?
Çektiğin yokluk ıstırabına hürmeten, sana vaktile vermediğim şerefi veriyorum. Seninle ilk ve son defa olarak konuşuyorum. Fakat hepsi bu kadar. Dediğim gibi sen, bence artık mazursun. Seni affediyorum, ve ne yapsan affedeceğim. Bu vaade güvenerek istediğini yap! Sakın bu fırsatı kullanmamazlık etme!

Yalnız bil ki, sönmüş ve pörsümüş hüviyetine, o kadar muhtaç olduğun ve elde etmek için ne yapacağını bilemediğin hayatı nefhedemiyeceğim.
Ölü diriltmek ve müflis kurtarmaktan âcizim.

Benim hakkımda, içinde hapsettiğin şeylerin hacmini bilmiyorum. Rivayete göre üç perdelik bir piyes, rivayete göre bir roman...

Fakat sana karşı hiçbir taktiği kalmamış adamın, bütün bir samimiyet ve açıklıkla içini tasfiye etmesine rağmen söyleyebileceği her şey ve sırf sana hitap etmekle düşebileceği bayağılık burada toptan ve ebediyen nihayete eriyor.
İşte görüp göreceğin rahmet!

(11 Nisan 1936)

Necip Fazıl Kısakürek

nazım hikmet ran

spazmoldum
'' ben Sovyetler Birliği'nin çocuğuyum, 19 yaşımdan beri yalnız kalbim ve kafamla değil, geçmişimle de Sovyetler Birliği'ne bağlıyım. Gözlerimin ışığını Stalin'e borçluyum, beni o yarattı. Karl Marks'ı, Lenin'i, Engels'i sevdiğim gibi onu da seviyorum.” (Sovyet Yazarlar Birliği- ilk gün konuşmasından)

ismail kılıçarslan

spazmoldum
23 nisan münasebeti ile yazdığı duygu yüklü yazıyı müsaadenizle paylaşıyorum .. iyi okumalar ..
--
O çocuklar öyle mahzun ağlamaya gittiler
--
Seneler önce miydi, yoksa dün müydü? Mesele koyu bir yaşanmışlık olunca dünün ya da yıllar evvelinin bir önemi var mıydı?
Serde yönetmenlik de var ya, bir reklam çekimindeyim. Evvelden adlarına figüran denilen, şimdilerde 'yardımcı oyuncu' olarak adlandırılan 10-12 oyuncu da var setimde.
Bizden sonra geldi oyuncular çekim alanına. Sabahın çok erkeni. Uykusuzluk, bitkinlik, hayata karşı umutsuzluk akıyor her birinin gözünden. Biri hariç. Onun gözleri ışıl ışıl. Sanki gece 3'te bir servis aracına binmemiş de, saatlerce diğer oyuncuların toplanmasını beklememiş de, iki saati aşkın süre yol gelmemiş de gibi bir keyif hali.
Yanıma geldi. 'Yönetmen siz misiniz?' diye sordu. 'Benim' dedim. 'Ben de Elif' dedi. 'Memnun oldum' dedim ve o andan itibaren eşsiz bir çekim alanının tam ortasında buldum kendimi.
Nasıl bulmayayım ki? Uzun siyah saçlar, derinine derinine bakan siyah gözler, muazzam bir Türkçe. Anlayacağınız, şahane bir sohbet arkadaşım oluverdi sette.
Birazdan reklam için çekimlere başladık. Baktım, yanımda ayakta dikilmiş, pürdikkat çektiğim sahneleri izliyor. Arada, haddini asla aşmayan sorular soruyor. Öyle tatlı soruyor ki, unutuyorum bir işim olduğunu. Bütün gövdemle dönüp cevaplar veriyorum.
Bir ara, refakatçisi olan anneannesi geldi yanımıza. Biraz da çekinerek 'hocam, işinize mani oluyorsa...' diye başlayan bir cümle kurmaya başladı. Hemen bir el hareketimle durdurdum. 'Ziyanı yok' dedim. 'Elif'le ben çok iyi arkadaş olduk. Yanıma oturabilir.'
Söylemeyi unuttum değil mi? Yeni arkadaşım Elif 7 yaşında.
Bir ara, bir çekim mekanından diğerine yürürken bir el giriverdi koluma. 'Sen çok iyi bir insansın' deyiverdi sonra. 'Teşekkür ederim de nereden ulaştın bu sonuca?' diye sordum. 'İyisin işte' dedi, 'diğer bazı yönetmenler çok soğuk oluyorlar. Sen çok iyisin.'
Sonra işe güce gömüldüm iyice. Bir ara baktım, bir kağıt bardakta bir kahve konuldu masama. 'Çok çalıştın, bunu hak ettin. Şeker atıyor musun kahveye? Getireyim mi?'
7 yaşındaki arkadaşımın ikramını yudumlarken son derece doğal bir merakla soruverdim: 'Baban ne iş yapıyor Elif?'
Bazen bir sorunun sorulmaması gerektiğini soruyu daha sorduğunuz anda karşınızdaki insanın yüzünden anlarsınız ya. Elif için de öyle oldu. Yüzünün kıvrımından anladım cevabı. Fakat duraksamadı. 'Benim babam ben bebekken ölmüş' dedi. Aradan iki dakika geçmeden bir bahane bulup uzaklaştı yanımdan.
Belki beni bir binanın üçüncü katından itseniz ve doğruca asfalta yapışsam canım bu kadar yanmaz, kalbim bu kadar acımazdı. Yeni arkadaşımın o ifadesi, o üzgünlüğü, o 'benim babam ben bebekken ölmüş' deyişi...
Bir yetişkin olarak yapabileceğim en sıkıcı, en berbat şeyi yaptım ve çekime devam ederek bastırmaya çalıştım yaşadığım şeyi.
Bir süre sonra yardımcım, 'abi Elif'in sahnesi ama kızı bulamıyoruz' dedi. 'Ben bulurum' deyip kalktım. Çünkü biliyorum. 'O çocuklar öyle mahzun ağlamaya gittiler.' Bal gibi biliyorum.
Servis minibüsüne gittim. Arabanın en arkasında oturuyor. Gözlerinde yaş kalmamış.
'Sizin sahneniz küçük hanım' dedim. Aptalca olduğunu biliyordum söylediğimin. Fakat hangi cümleyle teselli edecektim, hangi kelimeyle o kırgınlığı geriye alabilecektim ki?
'Gidelim öyleyse' dedi. Birlikte sete doğru yürümeye başladık. Koluma girdi usulca.
'Biliyor musun hocam, bugün 23 Nisan. Bugün bayram' dedi.
'Ah' dedim, 'ne kadar da aptalım. Bayramınız kutlu olsun Elif Hanım.'

pkk operasyonlarında orantılı güç zırvası

spazmoldum
bu sayfada benden önce yorum yapan arkadaşlara katılıyorum .. ek olarak; pkk ile mücadelede sadece hükümeti eleştiren ve üstelik pkk'ya toz kondurmayan; üniversite hocası, sanatçı veya siyasetçi olsun her birey; pkk'nın katliamlarına ortaktır .. ve pkk ya sundukları bu destek; pkk nın eylemlerine devam etmesi için onlara el uzatmadır ..

basiret

spazmoldum
İleri görüşlülük manasında kullanılır ..

Eşyanın ve hadiselerin bir görünen bir de görünmeyen tarafı vardır .. Basiret sahipleri görünmeyen yüzü de
19 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol

tag heuer carrera womens price montblanc timewalker 2017 replica watches rolex oyster perpetual datejust made in hong kong vintage heuer chronograph replica watches hublot 992703 price panerai limited edition 2015 replica ladies watches ulysse nardin watches platinum brand watches for ladies uk replica watches belfort watch kickstarter breitling yellow face chrono uk replica watches