cuma günü işyerinde bir kız tarafından bu şekilde tacize uğradım. kafamı kaldırdım bakıyom etrafa kızla göz göze geldik güldü şöyle bir bende içimden "noluyo lan" dedim, bende gülümsedim. birkaç defa oldu böyle. çok tedirginim sözlük.
acayip bir müslümandır. kıskançtır. ... -alt kattakiler hergün et yapıyor rifat sende gelirken alsaydın ya +tamam yarın da ben alırım yaparsın, otur da ye yemeğini.
... - haticegil yeni çamaşır makinası almış gıız duydun mu? +he he duydum, hangi parayla aldılar kimbilir.
-banka soygunu -adam kaçırma -adam yaralama -araba hırsızlığı -yurtdışında gerilla eğitimi alıp dağa çıkma -devlet güçleriyle çatışma vs.
gibi suçları işlediği görüyoruz. ama solcular bu suçların tamamını halkı, davası için yaptı deyip, masum görmekteler. bu suçların tamamını tam aksi fikirli bir adam, yine davası için yapmış olsaydı, faşist olurdu, net. ama bu suçlar için 25 yaşında asılmalı mıydı tabi ki asılmalıydı diyemem, zaten bu işte benim işim değil.
Sevdiğim bir şair, yazar, fikir adamı. ileri derecede ırkçıdır. Ama iyi bir vatanseverdir. Kitapları güzeldir. Bozkurtlar, ruh adam, deli kurt, dalkavuklar gecesi/z vitamini. bu romanlarda fikir dünyası ve ruh halinden izler vardır. fikirlerini yazdığı kitapları da mevcuttur. Türk tarihinde meseleler, Turancılık milli değerler ve gençlik, tarih kültür ve kahramanlar gibi. Ufuk açar ve bir şeyler öğretir. Şair yanı da iyidir, güzel şiirleri var. Ve böyle bir adamdan beklenmeyecek kadar duygusal şiirleri de. türk tarihine katkısı çoktur bazı kronikleri derlemesi sebebiyle. İslam karşıtı bazı yazılarına rastladım bunlar ilk dönem şeylerdi. Son dönemlerde kendisi müslüman olduğunu hiç dile getirmese de, İslam'ın Türklerin artık milli dini haline geldiğini kabul etmiştir.
Bazı bazı ırkçılığına hak vermiyor değilim. Tarih bizi sırtımızdan vuran hainlerle dolu.
"Vaktiyle bir Atsiz varmış derlerse ne hoş Anılmakla hangi bir ruh olmaz ki sarhoş? "
15 ağustos 1984'te siirt eruh'ta eli kanlı terör örgütü pkk'ya karşı verdiğimiz ilk şehidimiz ilk vatan evladımız, jandarma er süleyman aydın. nöbet sırasında şehit edilmiştir. daha bu adi terör örgütün adını kimse bilmemekteydi. aşırı sol bir grup olarak tanımlanmıştı. kenan evren o gün "başlarını ezeceğiz" dedi. ama kökü kurutulmadı ve ilk şehidimizde son şehidimiz olmadı.
dünya bu halini almadan evvel, her yer karanlık ve su idi. ülgen bu su üzerine uçuyordu. konacak bir yer arıyordu. ve semadan bir ses duydu: -uzat elini, tut onu ülgen elini uzattı ve bu sözleri tekrarladı, sonra sular altından bir taş çıktı. ülgen bu taş üzerine oturdu ve rahata erdi. artık dünyayı yaratma vakti gelmişti. ama nasıl yaratacaktı ne şekilde. bunu düşünürken sular içinden ak ana çıktı ve ülgen'e : - eğer bir şeyler yapmak istiyorsan yaptım oldu de, olmadı deme. dedi. sonra tekrar kayboldu. bu sözler ülgen'in aklından hiç çıkmadı. insanlara da daha sonra şunu söyledi:
-dinleyin, ey insanlar! 'var'ı yok demeyiniz, varlığa yok deyip de, yok olup gitmeyiniz!
sonrasında ülgen yere "ol" dedi yer oldu. göğe "ol" dedi gök oldu. ve küçük dağ tepelerle dünyayı donattı. ülgen altı günde dünyayı yarattı. yedinci gün uyudu. daha sonra uyandı ve bir baktı ki yarattığı dünya değişmişti, yarattığından fazlası vardı. ülgen denizler üzerinde uçmaya koyuldu. ve suyun üzerinde hareketli bir toprak parçası gördü ve onu insan yapmak istedi. ona insan ol dedi ve insan oldu. adına da erlik dedi.
başka bir mitte ise;
yeryüzü su ve karanlıktı. yeryüzünde bir tanrı kayra han bir de başka bir kişi vardı. tanrı bu kişiye suya dalıp toprak çıkarmasını emretti. o kişi su altına indi eline tanrının emrettiği toprağı aldı. biraz ağzına toprak aldı tanrıdan gizli kendine bir yer yaratmak için. su yüzüne çıktı elindeki toprağı su yüzeyine attı büyüdü büyüdü ve yeryüzü oluştu. ama tanrıdan gizlediği ağzındaki toprakta büyümeye başladı. zorluk verdi kaçmaya çalıştı kaçamadı nereye baksa tanrı kayra vardı. sonra kayra han'dan yardım istedi. kayra han'da "ne oldu? dedi. o kişi ondan gizli yer yaratmak istediği için ağzına toprak gizlediğini söyledi. kayra han sinirlendi. at o ağzındaki toprağı dedi. o kişi ağzındaki toprağı tükürdü. yeryüzünde tepeler oluştu. kayra han: "sen bana karşı geldin itaat etmedin günahkar oldun. senin adın erlik olsun. bundan sonra bana inananlar benim halkım, sana inanlar senin halkın olsun. bana inanlar temiz ve ahlaklı olacak güneşi görecek." dedi. sonra kayra han yer yüzünde 9 dallı bir ağaç yarattı. sonra erlik bir ses duydu kayra han'a "bu ses nedir?" diye sordu kayra han " bu benim ulusumdur" dedi. erlik bu ulusun kendine verilmesini istedi ama kayra han vermedi. erlik bu ulusun bulunduğu tarafa doğru gitti. insanları, hayvanları bitkileri görünce şaşırdı, "tanrı bunları nasıl yaratmış ki" dedi kendi kendine. sonra insanların ağacın bir tarafındaki meyveleri yediğini diğer taraftaki meyveleri yemediğini gördü. sonra gitti insanlara sordu " neden bu taraftaki meyveleri yemiyorsunuz" diye. insanoğlu cevap verdi " tanrı bu dokuz dallı ağacın güneşe bakan tarafındaki beş dalından yememizi buyurdu, diğer dört dalı yasak etti. bu yılanı ve köpeği de nöbetçi olarak dikti buraya." dediler. sonra erlik yılanın ağzından girip yılanı ağaca çıkardı ve yasak olan taraftaki meyveden yedirdi. daha sonra törüngey'i buldu eşi eje ileydi. erlik törüngey'e " tanrı sizi kandırmış yiyin bu meyveleri bir şey olmaz" dedi kandırdı. eje ilk olarak meyveyi aldı ve yedi. sonra törüngey'e verdi o da yedi. yemeleriyle birlikte tüyleri döküldü utandılar ve saklandılar. sonar tanrı geldi. " nerdesiniz törüngey, eje" dedi. onlar da "gelemeyiz senin yasak ettiklerini yaptık" dediler. sonra tanrı yılan'a sen erlik'e kötü olanlara uydun insanlarda hep sana kötü davransın" dedi. eje'ye " bundan sonra sen çocuk doğurasın ve bunun sancısını çekesin" dedi. törüngey'e ise " sende kötülerin yolunda oldun, sana 9 kız 9 oğlan veriyorum, bundan sonra ben yaratmayacağım siz üreyeceksiniz" dedi. erlik'e dönerek " neden benim ulusumu kandırdın" dedi. erlik'te " sen vermedin bende kandımdır, hep kandıracağım" dedi. tanrı da onu yerin 3 kat altına gönderdi. ve sonra insanlara "bundan sonra siz yardım etmeyeceğim maytere'yi gönderiyorum o size her şeyi öğretecek" dedi. sonra maytere insanoğluna alet yapmayı, yemek yapmayı öğretti. erlik maytere'ye yalvardı, tanrıdan affını istemesi için, maytere'de tanrı ile konuştu ve erlik'i affetti. ve erlik göklerde kendi yerini kurdu. daha mangdasire insanların yerde olduğunu erlik'in gökte ve daha kalabalık ve güçlü olduğunu tanrı'ya söyledi. ve savaştı ama yenildi. tanrı'da mangdaşire, ye " zamanı gelince erlik'i yeneceksin şimdi git" dedi. ve tanrı mangdaşire'yi erlik ile savaşa gönderdi ve erlik'in yurdunu tanrının yardımı mangdaşire yerle bir etti. erlik benim yurdum yoktur dedi tanrı'ya. tanrı'da erlik'e " senin yerin yerin altında ateşler içindedir " dedi. erlik'in bir kaç canlı yaratma girşimini de tanrı engelledi.
sonra insanlara döndü. " sizlere yemek verdim, sular verdim; sizler de iyilik yapın , ben göklere döneceğim." dedi. bir kaç öğüt daha verdi ve " ben göklere dönüyorum, zamanı gelince hesap için geri geleceğim, yerime yapkara, mangdaşire veşal-yime kalıyorlar." dedi. ve gitti.
orhan akay isimli bir tasarımcı tarafından tasarlanmış banknotlardır. modern tarzda olan tasarımlar, biraz euro'yu andırmasına rağmen gayet güzel ve dikkat çekici. bilhassa 10 lira'da attila ilhan'ın ve bir şiirinin olması gayet hoş.
ordusunda çokça kadın asker bulunan, daha çok barışçıl olan tarihin ilk kadın hükümdarı.
tahrikler sonucu perslerle yaptığı savaş sonunda pers imparatoru kiros'un kesik başını kan dolu bir fıçının içine atar ve " hayatında kana doymamıştın, şimdi seni doyuruyorum." der.
Bitkin ve yorgun. Bu sıcaklar, hayattan soğutuyor insanı. Evde sağa sola amaçsız dolaşıyorum, dolaba soğusun diye içecek bir şeyler koydum, onu bile alıp, içmeye eriniyorum.
ahmet arif'in leyla erbil'e yazdığı bir mektup. "gözlerinden öperim canım. en çok da burnundan. gülme, ciddi söylüyorum."
15 mayıs 1954 ankara
leyla, canım, kayb, berbat ve sessizim...sessiz ve dolu: allahtan ki sen varsın. yoksa halim korkunçtu. burası bir köy! yakınlarımın bütün ısrar ve gayretlerine rağmen, hemen anneme gideceğim. pazartesiye trendeyim. eve gidince senin mektubunu bulmalıyım. anneme ilk sorum o olacak zaten. sen nasılsın ömrüm? son telefonda canını sıktım mı? ben artık annenden korkmuyorum. aksine onu, kendi annemmiş gibi seviyorum. buna ne dersin? hınca hınç mısra doluyum. kara ve yeşil fon, hepsinde hakim. biraz kendime geleyim, mendillerine, bluzlarına, yastığına mısralar serpeyim. ha? fotoğrafındaki "halbuki..."yi hala anlayabilmiş değilim. anlatır mısın? bütün bunlar, beyhude biliyorum. şaheser olan, benim oraya uçakla gelebilmemdir. allah kahretsin, bu hastalık, bu rezaletler ve bu aile mecburiyetleri...ne yapsam? gözlerinden öperim canım. en çok da burnundan. gülme, ciddi söylüyorum. yarı parçan
bu çeviri sorunu yıllar önce çözüldü sanıyordum. ancak görüyorum ki hala bob marley hayranı türk gençlerinin zihnini meşgul eden bir soru. no woman no cry ne demek. bu sözün basılı olduğu tişörtler bile basıldı. çok eskiden magazin programında görmüştüm kenan doğulu giymişti bu tişörtlerden bir tane. şöyle haber yapılmıştı "kenan aşka tövbe etti" araştırmacı gazeteciler ve cahil kenan'da bunu yanlış biliyordu tabi. hayatında bu şarkıyı dinlemeyen adamlar, kime ait olduğunu dahi bilmeyenler yorum yapar olmuştu. asıl anlamı üstün ingilizce mi(!) devreye sokarak açıklıyorum. "hayır kadın ağlama". ancak bu gizemli soru yıllarca daha ülkem gençlerinin zihnini meşgul edecek.
Şu bir gerçek ki denize kıyısı olmasaydı, hiçbir şeye benzemeyecekti bu şehir. Bu haliyle bile bir şeye benzemiyor. Coğrafi olarak gerçekten güzel olsa da insan eliyle berbat hale gelmiş bir şehir Zonguldak. Bir gelişme de göze çarpmıyor. En güzel yeri bence Ereğli, merkezinden daha çok nüfusa sahip ve gelişmiş.
Ankara'da doğup, büyümeme rağmen hiç gitmemiştim. Ancak bir ay önce bir gideyim diye çıktım yola bir iki de bir şey bakacaktım yol üzerinde. Altındağ belediyesinin karşısından girdim. Tabi baya bir yokuş çıkıyorsunuz. Ama fena olmamış malum eskiden berbat yerlerdi buralar ve pek tekin değildi. Safranbolu evleri tipinde dükkanlar var yol üzerinde birkaç antikacı felan. Biraz nostalji havası katmış, fena da olmamış. Nihayet varıp kalenin üstüne çıktım, Ankara'ya hakim sayılır. İyice yapmışlar eski tekinsiz halleri yok. Ama kalenin üstü durmak, baya riskli. korumasız ve insanlar geziyor. Umarım kimse düşmemiştir oradan aşağı. Bir de hayatımda bir arada görmediğim kadar fotoğrafçı vardı yani öyle fotoğraf çekecek kadar da pek bir şey yok. Hülasa, iyiydi. Bir defa gidilebilir. İkinci belki.
cahilliklerinden ve keyfim kaçmasıncılıktandır kimse kusura bakmasın. -dini camide imam, dersi okulda öğretmen bilir kafası. -açıp bir kitap okumama veya bir şeyler gayretinde olmama. -her şeyi allah'tan bekleme, bunun karşılığında hiçbir şey yapmama. -bir şeyi elde etmek için herhangi bir bedeli göze alamama. tv yokmuş, çalış seninde olsun yap propagandanı. izin mi vermiyorlar. gerekirse gelecek için bedel öde, hak bildiğin için. ezilmiş, ezildinde bunun karşılığında ne yaptın, sokağa mı çıktın yok. ezilmemiş taraflarını da ezdirdin. her şeye biat ettin. dışlanmaymış, seni dışlayandan ne farkı var yürü üstüne hep övündüğün iman dolu göğsüne çarpsın. dışlananda o olsun ezilende. hep bir mazeret altına sığınma, hep bir yardım bekleme, dik duramama. şimdi beş para etmez adamların sahte hareketlerine bakar olmuşlar. senden çok çok az karşıt fikirdeki insanın senden çok sesi çıkıyorsa ne istediğinde şeyde ne de imanında ciddiyetin vardır.
bu kadar şuursuzluğun olduğu bir toplulukta da özgüven olmaz zaten.
Doğarsın ve kartopu gibi dertlerin birike birike büyür. Sonra ölüme çarparsın dert felan kalmaz. Öldün de bitti mi her şey asıl sıkıntı o zaman başlayacaktır. Birikmiş bir kartopu vardır ve ne kadar çabuk eritirsen o kadar iyi.
Ama elinde yaşamak varken, kıymetini bilmeli insan.