almanya, istanbul lehine çekileceğini açıklamıştır.
'ayrı olimpiyat ayrı birlik' dediniz tırstı adamlar tabi..
insanları saçmalıklarıyla kandırmayı bırakması gereken birisinin beyanatı.
acaba bu işleri halı saha da maç ayarlamak gibi basit bi iş mi zannediyolar ki onu bile zor yapıyoz...
allah akıl fikir versin.
acaba bu işleri halı saha da maç ayarlamak gibi basit bi iş mi zannediyolar ki onu bile zor yapıyoz...
allah akıl fikir versin.
yaşar'ın kuşlar şarkısını ne zaman dinlesem aklıma gelen yönetmen.
neşeli ama sitemkar kadın gibi bir anlama sahip elazığ yöresine ait türkümüzdür. enver demirbağ'a aittir. ancak erkan oğur'dan dinlemesi bir başka güzeldir. hatta bu türkü de pek vaki olmasa da gülün bülbüle aşık olma ihtimalinden de söz edilir.
bir şuh-i sitemkâr yine saldı beni derde
koydu nitekim başımı bin türlü kederde
ağlar gezerim her gece, her vakt-i seherde
sevdim seveli terk edemem hayr ile şerde
bir misl-i melek, zat-ı peri hüsn-ü beşerde
gül bülbüle aşık mı nedir, zârını bekler
pervane dahi yanmak için nârını bekler
sevdalı gönül göz yorarak yarını bekler
sevdim seveli terk edemem hayr ile şerde
bir misl-i melek, zat-ı peri hüsn-ü beşerde
bir şuh-i sitemkâr yine saldı beni derde
koydu nitekim başımı bin türlü kederde
ağlar gezerim her gece, her vakt-i seherde
sevdim seveli terk edemem hayr ile şerde
bir misl-i melek, zat-ı peri hüsn-ü beşerde
gül bülbüle aşık mı nedir, zârını bekler
pervane dahi yanmak için nârını bekler
sevdalı gönül göz yorarak yarını bekler
sevdim seveli terk edemem hayr ile şerde
bir misl-i melek, zat-ı peri hüsn-ü beşerde
doğru söylemiş. üniversite de polisin ne işi var. milleti iyice gaza getirecekler. insanların özgürce düşünebildiği bilimsel araştırmalar yapılan özerk bölgeler olması gerekir üniversitenin. önce bunu gerçekleştirin. eğer illa bir istihbarat sağlanacaksa zaten ortalık sivil polis dolu. ancak ödtü'lüler sağolsun üniversitede polisin olması için elinden geleni yapıyorlar.
memurlar için yerleşim yeri...
ikisi de şairler gökyüzünün zirvesinde farklı kutuplarda iki yıldızdır.
kıyas edilemeyecek kadar büyüktürler.
kıyas edilemeyecek kadar büyüktürler.
"açıkta biz ayakta sabit ne kadar durabiliyoruz diye deneme yapıyoruz" demek istediğim insandır kendisi...
stv'den pek bir farkı yoktur. ikisi de tuttuğu taraf lehinde haber yaparlar. işlerine gelmeyeni göstermezler.
muhteşem ikili.
cacık, turşu ve soğanla enfes hale gelir.
cacık, turşu ve soğanla enfes hale gelir.
resmiyette hala savaş halinde olduğumuz ülke.
şu bayrakları yere koymayın diye bir tavsiye de bulunmak yerine her gittiği yerde şov yapmayı yeğleyen başbakandır.
yumruklamak istediği kişiyi yumruklayamadığından duvar, kapı, cam nasiplenmiştir.
şokta olduğu için ne yaptığını bilememektedir. oysa küçükken zevk olsun diye tüketirdi.
hayli zordur. en güzeldir sevilen, en güzel gülen, en güzel bakan. her şeyi tamdır seven nezdinde. ulaşılmazın cazibesi vardır onda. bir yerden sonra boşa sevmenin yorgunluğunu hissedersin ve " yeter artık olmayacak duaya amin demenin manası yok" dersin ta ki görene kadar. çünkü en güzel gülen öyle bir anda normalleşemez ki. "sevmek te güzel" der, yoluna devam edersin. cemal süreya'nın dediği gibi "tek taraflı aşk aptallaştırıyor insanı... "bazen olur olmaz haller aldırır insana. bazen yaptığı bir şeye alınırsın, söyleyemezsin bile. bir de konuşmamazlık felan edersin. sanki konuşmak isteyen sen değil de oymuş gibi. oysa bir konuşsa, hiç susmayacak olan yine sen olacaksın. ona sevdiğini bile söyleyemezsin. çünkü olmazsa, bir daha selam dahi vermek zor olacaktır. söyleyip kurtulmayı, en azından her gördüğünde "nasılsın" diye sorabilmeye tercih edersin. hep özlersin, yakınında da olsa. her duanın öznesi haline gelir, ellerini açmanın sebebi. eline telefonu alırsın aramak istersin lakin ne konuşacağını bilemediğinden aramaktan vazgeçersin sesini en çok duymak istediğini. mesaj atayım dersin "ya cevap vermezse, nasılsın deyip seni sormazsa" diye ondan da vazgeçersin. en başta da dediğim gibi. hayli zordur. bulaşmamak en iyisi.
ali emîrî efendi diyarbakırda doğmuştur. osmanlıda birçok devlet memuriyetinde çalışmıştır. ancak kendisini asıl ünlenmesinin sebebi kitaplara olan merakıdır. kendisinin naklettiğine göre çocukluk zamanında bütün çocuklar oyun oynarken kendisi bir köşeye çekilip kitap okurmuş. bir yerde yeni bir kitabın varlığından haberi olduğu vakit, uzak olmasını önemseden kitap görmeye gider değerse satın alırmış. ali emiri efendi divanu lugati't-türk'ün bugünlere kalmasındaki asıl sebebidir. şöyle ki birgün bir sahafta kitapları karıştırırken, divanu lugati't-türk'ün orjinal el yazmasını görmüştür. ancak bunu sahafa söylememiştir. çünkü sahaf bundan haberdar olursa fiyatı arttıracaktır ve bazı kişilerin eline düşerse yurt dışına kaçırılma ihtimali vardır. kitabı orada 33 liraya satın almıştır. hemen alır almaz o heyecanla kahvehaneye gidip arkadaşlarına bunu söylemiş. arkadaşları çok görmek istesede göstermemiştir kitabı. bu arkadaşlar ziya gökalp, fuat köprülü gibi devrin ileri gelen şahsiyetleridir
ali emîrî efendi kitabı satın aldığında duyduğu sevincini şu şekilde dile getirir: "bu kitabı aldım; eve geldim. yemeği içmeği unuttum… bu kitabı, sahaf burhan 33 liraya sattı. fakat ben bunu birkaç misli ağırlığındaki elmaslara, zümrütlere değişmem."
daha sonra elindeki kitaplarla bir kütüphane kurmuştur. kütüphane herkes "ali emîrî" ismini verelim demesine rağmen, "ben bu kitapları milletim için topladım ve milletime vakfediyorum " diyerek kütüphanenin adını "millet kütüphanesi " koymuştur.
yahya kemal şu şiirin de ali emiri efendiyi yad eder :
muhtaç isen füyuzuna eslâf pendinin
diz çok önünde şimdi emiri efendi'nin
ali emîrî efendi kitabı satın aldığında duyduğu sevincini şu şekilde dile getirir: "bu kitabı aldım; eve geldim. yemeği içmeği unuttum… bu kitabı, sahaf burhan 33 liraya sattı. fakat ben bunu birkaç misli ağırlığındaki elmaslara, zümrütlere değişmem."
daha sonra elindeki kitaplarla bir kütüphane kurmuştur. kütüphane herkes "ali emîrî" ismini verelim demesine rağmen, "ben bu kitapları milletim için topladım ve milletime vakfediyorum " diyerek kütüphanenin adını "millet kütüphanesi " koymuştur.
yahya kemal şu şiirin de ali emiri efendiyi yad eder :
muhtaç isen füyuzuna eslâf pendinin
diz çok önünde şimdi emiri efendi'nin
bu sözü söylemeye yetkili abilerin istediği yöne gitmediği kesin. yoksa bu sözü sıkça duymazdık...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?