bir eleştirinin olmazsa olmazıdır. en azından dikkate alınmak adına bir abartı yöntemi olarak görülebilir. ancak, bazen (daha farklı durumlar için) tatsızdır ve hoş değildir.
(bkz: özcük) olmayanların sıkıntılı bir özelliğidir.
sonuç ve zamanlama bakımından farkı kapılarak çıkan değişkenlerden kurulu bir ikilem. birinin başlangıcı yazmak, diğerinin de yaşayış. bir ihtimal yazdığını yaşamak bir yaşayış olduğundan ince bir olasılıkta yaşadığını yazmak olarak algılanabilir ama yazma anında kendini kaybedenler için yazma anı yaşanmadığından daha muhtemel bir olasılıkta yazdığını yaşamak haline de gelir. öyledir. (soyut anlamda, düşünsel anlamda.) var böyle ikilemler...
aslında birden çok nedene bağlı olup biraz açmak istediğim, sıkıntılı bulduğum konudur. tabi en başta, eğlence odaklılık, gerçek anlamdaki kaliteli yayın, sorgulama mesafesi ve öğretici, merak uyandırıcı konulara ayrılan süreler. tabi, bütün bunlar tek tip izleyici, tek tip kitle, toplum oluşturmaya hizmet ediyor. tüket tüket ve tüken.
bilinçli izleyicinin, bilinçli insanın kaçışına neden olduğu gibi var olan izleyiciyi de, eğlence kalıbının içine sokarak gündemden uzaklaştırma, bilme öğrenme ihtiyacını unutturma gibi özellikleri de taşıyor. tabi ki ticari yayıncılığın doğasında bu var. halk hizmeti modeli değil sonuçta, en baştan bu kabul ediliyor, en baştan düzen yanlış biliyorum ama bu ne durumda olursa olsun sıkıntılı bir nokta. hayat, eğlenceden ibaret değil. tabi ki sınıflar arası rahatlamaya ihtiyaç var ona bir şey diyemem ama sırf buna odaklanmak bir şeyleri unutturuyor. şöyle bir soru sormak isterim, yarışması olmayan bir konu kaldı mı? onun bunun yarışması var? ama şöyle tematik, sözlük mantığında ilgi çekici içeriklerin öne çıkarıldığı, daha bir belgesel tadında içerikler ne kadar var, ya da ne kadar süre/önem/prodüksiyon maliyeti ayrılıyor? en son ne zaman kitap üzerine bir tartışma, analiz programı gördük? ya da bir film incelemesi aktarıldı ya da teknoloji üzerine haber ötesinde bir yaklaşımla insanlara yeni ufuklar açıldı? en son ne zaman üretici olmanın önemi vurgulandı? bu bir kenara... bu tabi, gerçek anlamdaki kaliteli yayına da bağlanabilir.
televizyon içeriklerinin sorgulama mesafesi. yani, bir şeyleri değiştirme, ikna etme çabası, sadece tüketimi artırmak üzerine kurulu. diziler ürün yerleştirme mecrası, haberler pr çalışması ve geri kalan da sırf reklam zaten... kamu spotları bile inanırlık düzeyinde sıkıntılar yaşıyor. kendi kendini tüketiyor mecra, alan. internet mecrasının daha baskın hale gelmesinin de nedenlerinden biri...
zamanı yakalayamamak. gençliğin diline hitap etmek. önemli bir nokta. şu anki durumda, basit hedefler ve buna bağlı bir bilinçaltı üretimi mevcut. günlük yaşa, günlük düşün, günlük sev, günlük terk et. kalıcı hiçbir şey olmasın. tam tersi, senin merak uyandırman lazım. ticari yayıncılık olsan da. eğer genç kitleyi çekersen daha çok izlenirsin ama tabi bu uzun vadede çıkarlarına ters gelebilir, çok normal...
bir takım insana dair değerlerden uzaklaşmak, duygulardan özellikle. robot bir toplum isteniyor gibi. tepkisiz, ölümlere alışmış, sağına soluna bakmayan, sinmiş... bu da can sıkan bir mesele. kelimelerin sivrileşmesi, iticiliği, insana verilen değerin azalması. metanın, ürünlerin insanın ürettiklerinin insanın önüne geçmesi vs. uzayıp gidiyor. unutmayalım, vazgeçmeyelim... umut kazansın, sevgi kazansın...
baya bir uzadı afedersiniz ama birikmişlik olan bir konu. okuyanlarımıza vaktini ayırdıkları için teşekkürler...
bilinçli izleyicinin, bilinçli insanın kaçışına neden olduğu gibi var olan izleyiciyi de, eğlence kalıbının içine sokarak gündemden uzaklaştırma, bilme öğrenme ihtiyacını unutturma gibi özellikleri de taşıyor. tabi ki ticari yayıncılığın doğasında bu var. halk hizmeti modeli değil sonuçta, en baştan bu kabul ediliyor, en baştan düzen yanlış biliyorum ama bu ne durumda olursa olsun sıkıntılı bir nokta. hayat, eğlenceden ibaret değil. tabi ki sınıflar arası rahatlamaya ihtiyaç var ona bir şey diyemem ama sırf buna odaklanmak bir şeyleri unutturuyor. şöyle bir soru sormak isterim, yarışması olmayan bir konu kaldı mı? onun bunun yarışması var? ama şöyle tematik, sözlük mantığında ilgi çekici içeriklerin öne çıkarıldığı, daha bir belgesel tadında içerikler ne kadar var, ya da ne kadar süre/önem/prodüksiyon maliyeti ayrılıyor? en son ne zaman kitap üzerine bir tartışma, analiz programı gördük? ya da bir film incelemesi aktarıldı ya da teknoloji üzerine haber ötesinde bir yaklaşımla insanlara yeni ufuklar açıldı? en son ne zaman üretici olmanın önemi vurgulandı? bu bir kenara... bu tabi, gerçek anlamdaki kaliteli yayına da bağlanabilir.
televizyon içeriklerinin sorgulama mesafesi. yani, bir şeyleri değiştirme, ikna etme çabası, sadece tüketimi artırmak üzerine kurulu. diziler ürün yerleştirme mecrası, haberler pr çalışması ve geri kalan da sırf reklam zaten... kamu spotları bile inanırlık düzeyinde sıkıntılar yaşıyor. kendi kendini tüketiyor mecra, alan. internet mecrasının daha baskın hale gelmesinin de nedenlerinden biri...
zamanı yakalayamamak. gençliğin diline hitap etmek. önemli bir nokta. şu anki durumda, basit hedefler ve buna bağlı bir bilinçaltı üretimi mevcut. günlük yaşa, günlük düşün, günlük sev, günlük terk et. kalıcı hiçbir şey olmasın. tam tersi, senin merak uyandırman lazım. ticari yayıncılık olsan da. eğer genç kitleyi çekersen daha çok izlenirsin ama tabi bu uzun vadede çıkarlarına ters gelebilir, çok normal...
bir takım insana dair değerlerden uzaklaşmak, duygulardan özellikle. robot bir toplum isteniyor gibi. tepkisiz, ölümlere alışmış, sağına soluna bakmayan, sinmiş... bu da can sıkan bir mesele. kelimelerin sivrileşmesi, iticiliği, insana verilen değerin azalması. metanın, ürünlerin insanın ürettiklerinin insanın önüne geçmesi vs. uzayıp gidiyor. unutmayalım, vazgeçmeyelim... umut kazansın, sevgi kazansın...
baya bir uzadı afedersiniz ama birikmişlik olan bir konu. okuyanlarımıza vaktini ayırdıkları için teşekkürler...
etik ve hukuki açıdan çok fazla marka/ürün/hizmet imajına zarar vermedikçe, ne tepki olursa olsun caizdir anlamına gelen anlayış. reklamın iyisi kötüsü olayının, tepkisel penceresini ifade eder.
bahsedilmek, marka bilinirliğini, marka bilinirliği iknayı, ikna da aksiyonu (satın almayı) getirir. dolayısıyla marka ne kadar çok yeni kullanıcıya ulaşırsa, o kadar çok ana ve yan hedef kitleye ulaşır. hedef kitlelerin çevresindeki kişilere de bu tepkilerin sıçraması, mevcut algının hayat seyrini artırır.
etkileşim denilen olaydır. sonuçta bu tarz tepkiler tartışma çıkarmaya müsaittir. kavga çıksın izleyelim mantığındaki bir mesaj stratejisi de yine reklama hizmet eder.
reklamın yok olmasının bir yolu var, o da hiç tepki almaması. hiç algılanmaması...
bahsedilmek, marka bilinirliğini, marka bilinirliği iknayı, ikna da aksiyonu (satın almayı) getirir. dolayısıyla marka ne kadar çok yeni kullanıcıya ulaşırsa, o kadar çok ana ve yan hedef kitleye ulaşır. hedef kitlelerin çevresindeki kişilere de bu tepkilerin sıçraması, mevcut algının hayat seyrini artırır.
etkileşim denilen olaydır. sonuçta bu tarz tepkiler tartışma çıkarmaya müsaittir. kavga çıksın izleyelim mantığındaki bir mesaj stratejisi de yine reklama hizmet eder.
reklamın yok olmasının bir yolu var, o da hiç tepki almaması. hiç algılanmaması...
dün, bugün, yarın ya da gelecek zamanı fark etmeksizin bir şekilde başlayıp devam etmesi istenen istek.
#sevgikazansın
http://i.hizliresim.com/9LQGXQ.jpg
#sevgikazansın
http://i.hizliresim.com/9LQGXQ.jpg
oda arkadaşı ile yapılan iletişim türüdür. gereken neyse, büyük harflerle bir a4 kağıda yazılır, masa üstüne bırakılır. yerine göre, gelen cevap duygulandırır. keyiflidir. yakın mesafeli yoğun günlerin mektuplaşması...
sürekli uyumasına rağmen hala daha uyku ihtiyacı olan kişinin gün içinde hissettiğidir. ne kadar uyursanız o kadar daha uyku yapıyor.
bir de gündüzlemek zorunda kaldığınız yoğun gecelerin diğer bir güne yansımasıdır.
bir de gündüzlemek zorunda kaldığınız yoğun gecelerin diğer bir güne yansımasıdır.
büyük ihtimal uyumak ile sonuçlanacak ve en baştan terk edilmesi gereken eylemdir. bazen karşı konulmaz.
olası kötü sonuçları nedeniyle tavsiye edilmeyen bir seçenektir. zira, ağır yaramazlık belirtisi olup, ipin kopması ile yere yapışarak sakatlanmalara neden olabilir.
keyiflidir. ağacın en yüksek noktasına çıkıp olanı biteni izlemek çok güzeldir. yeşil erik döneminin vazgeçilmezidir. basket sahasındaki tellerden tırmanarak geçebilmek yine kaçan topu almada zaman kazandırır.
çocukken en sevdiğim oyunlardan biridir. keser, çivi çakmayı öğrenirsin. kitap okumak için vs. de oldukça güzeldir. tabi ki ağaç olan ve bahçesi olan bir eve ihtiyaç duyulur. şimdi apartman dikerek bu seçeneklerden küçüklerimizi mahrum bırakıyoruz.
ışığın gözü yorması ile pek mümkün olup çocukluktan gelendir. ışıklı yerde uyuyamamak ile benzer bir davranış.
genelde sevilmeyendir. bir öğrenci projesinde hazırladığımız araştırmada, %80-90 oranında sevilmediğini hatırlıyorum. eğer reklam seviliyorsa, ürünün hedef kitlesi olmaktan ileri gelir. bunun yanında, cidden yaratıcı olup, müziği vs. ile de ilgi çekebiliyor.
bir de, animasyon tam tersi, sevmeyen yok ve garanti sonuç olarak, animasyon severler, reklam severlerden fazla. bu bakımdan, reklamda animasyon kullanarak, strateji bakımından, reklamı izletme, sevdirme oranı artırılabilir, doğru mesaj, konsept gibi bileşenler bir araya geldiğinde. bütünlük önemli tabi ki. olmayan bir algıyı yerleştirip, varmış gibi işletebilmek için...
bir de, animasyon tam tersi, sevmeyen yok ve garanti sonuç olarak, animasyon severler, reklam severlerden fazla. bu bakımdan, reklamda animasyon kullanarak, strateji bakımından, reklamı izletme, sevdirme oranı artırılabilir, doğru mesaj, konsept gibi bileşenler bir araya geldiğinde. bütünlük önemli tabi ki. olmayan bir algıyı yerleştirip, varmış gibi işletebilmek için...
toplu yaşanması gereken bir ortamda yapılabilecek en sıkıntılı hatalardan biridir.
özellikle yurt ortamında. oda arkadaşına düzgün bir dille anlatmak gerekir. tersi durum, uzun süreli can sıkıntısına neden olur. yani, suistimale açıktır, kırmasın üzülmesin diye söylemek.
yine, sağlıklı bir iletişim kurabilmek için bu önemlidir. olayı yaşandığı anda çözebilmek. birikmişlik daha büyük sıkıntıya neden olur.
ilk seneler ben de, çekinirdim aman kırılır, alınmasın vs. ama zamanla çözdüm. düzgün bir şekilde anlattığınızda karşıdaki anlıyor, değiştiriyor ve daha çeki düzen veriyor kendine. dikkat edilmesi gerekir. hayatın bir çok alanında geçerli bu durum, konu.
özellikle yurt ortamında. oda arkadaşına düzgün bir dille anlatmak gerekir. tersi durum, uzun süreli can sıkıntısına neden olur. yani, suistimale açıktır, kırmasın üzülmesin diye söylemek.
yine, sağlıklı bir iletişim kurabilmek için bu önemlidir. olayı yaşandığı anda çözebilmek. birikmişlik daha büyük sıkıntıya neden olur.
ilk seneler ben de, çekinirdim aman kırılır, alınmasın vs. ama zamanla çözdüm. düzgün bir şekilde anlattığınızda karşıdaki anlıyor, değiştiriyor ve daha çeki düzen veriyor kendine. dikkat edilmesi gerekir. hayatın bir çok alanında geçerli bu durum, konu.
aniden öfkelenmek, parlamak anlamına gelen eski kullanımda yer edinmiş bir sözcük.
o kadar yıl olmasıyla baya bir hafızadan silinmiş anlardır. çift tıklayamama, fareyi istediğin yere yürütememe. fareyi yürütürken masadan düşürme vs.
xp vardı o zaman. pentium iii filan. bir simgeyi açmayı bilmiyordum. önce simgeye tıklayıp, sonra sol alttaki yeşil başlata tıklıyordum. açılmıyordu tabi. sonra enter tuşunu çözdüm. bir tık + enter. ama tabi space ve enter'ı karıştırma da cabası.
usb girişli olmayan fare ve klavyenin uçlarını düzeltmek. çoklu soket olduğundan iğne ile vs. kırmadan düzeltmek gerekiyordu. şimdi hepsi kablosuz.
ekranın sarı renkte çalışması hatta gidip gelmesi. temassızlık sorunu ama vura vura çalışırdı kerata...
xp vardı o zaman. pentium iii filan. bir simgeyi açmayı bilmiyordum. önce simgeye tıklayıp, sonra sol alttaki yeşil başlata tıklıyordum. açılmıyordu tabi. sonra enter tuşunu çözdüm. bir tık + enter. ama tabi space ve enter'ı karıştırma da cabası.
usb girişli olmayan fare ve klavyenin uçlarını düzeltmek. çoklu soket olduğundan iğne ile vs. kırmadan düzeltmek gerekiyordu. şimdi hepsi kablosuz.
ekranın sarı renkte çalışması hatta gidip gelmesi. temassızlık sorunu ama vura vura çalışırdı kerata...
sevilmeyi hak edenin en güzel özelliğidir. doyum olmaz.
tasarımı ve mantığı ile belki de en estetik saattir. zamanı harika bir şekilde somutlaştırır.
korkutmuştur. yanlış bir şey mi dedik, diye düşündürtür.
(bkz: aha dedim, olay bitti)
(bkz: aha dedim, olay bitti)
tartışmayı büyütmemek, olayı uzatmamak ve daha sağlıklı çözüm bulabilmek için gerekli olan rahatlamadır. düşünceler şöyle bir nefes alır, rahatlar.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?