ekşi sözlük'te devam etmekte olan isyan nedeniyle, isyanın memur sözlüğe de sıçramasından korkan yönetimin aldığı tedbirdir. bir nevi (gbkz:arap baharı) etkisi.
(bkz: ortak akıl)
\"Eşleriniz sizin (nesil yetiştiren) tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz şekilde varın. Kendiniz için ilerisini düşünerek hazırlık yapın. Allah’ın haram kıldığı şeylerden korunun ve O’nun huzuruna varacağınızı iyi bilin. (Ey Resulüm)! Mü’minleri müjdele!\" (Bakara, 2/223)
(bkz: serbest çağrışım)
(bkz: serbest çağrışım)
yıldıray oğur, yazısında cemaat ve abd ilişkilerini deşifre etmek için epey gerilere gitmiş. aslında hiç gerek yoktu. bir miktar okuma yazması olan, olayları kronolojik sıraya göre yorumlayabilen, sıradan zekaya sahip herhangi bir türk vatandaşı, cemaatle abd ilişkisini yıllardır görebilirdi.
yıldıray oğur'un eksik yaptığı bir şey var. cemaatin, sadece abd'yle ilişkisi yoktu. başka güç odaklarıyla da, gayet aleni biçimde yürüttüğü ilişkileri vardı. bunu görebilmek için, yukarda saydığım şartlardan, sadece 'okuma yazma biliyor olma' şartının taşınması da yeterliydi üstelik. hatta, eğer televizyonda haber seyretme alışkanlığı varsa, okuma yazma bilinmesine bile gerek yoktu.
buyrun sadece 6 yıl öncesinde yaşanan bir olayla ilgili haber metni:
''...2010′da patlak veren KPSS’de kopya iddiaları sonrası dönemin ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan, başkanlık görevinden istifa etmişti. İddialara yönelik en çarpıcı yorum ise önce dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ardından da dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı olan Hüseyin Çelik’ten gelmişti.
O dönem AKP’de Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Hüseyin Çelik ise “KPSS’de cemaat soruları sızdırdı” iddialarına “Türkiye’de zaten yağmuru da cemaat yağdırıyor, karı da cemaat yağdırıyor. Biliyorsunuz fırtına olunca da cemaat çıkarıyor. Bu bir moda oldu. Birisi bir şey yapmış olacak, bunu ciddiye bile almak mümkün değil. Geçin bunları” diye yanıt vermişti...''
hatırlamadınız mı. bu nasıl: https://www.youtube.com/watch?v=PcwDIrMrDzM
...
bu bağlantıları bulmak için, yıldıray oğur gibi, odtü siyaset bilimleri'ni bitirmeye, doktora yapmaya gerek de yok. yarım dakikalık bir google taraması yetiyor.
yıldıray oğur'un eksik yaptığı bir şey var. cemaatin, sadece abd'yle ilişkisi yoktu. başka güç odaklarıyla da, gayet aleni biçimde yürüttüğü ilişkileri vardı. bunu görebilmek için, yukarda saydığım şartlardan, sadece 'okuma yazma biliyor olma' şartının taşınması da yeterliydi üstelik. hatta, eğer televizyonda haber seyretme alışkanlığı varsa, okuma yazma bilinmesine bile gerek yoktu.
buyrun sadece 6 yıl öncesinde yaşanan bir olayla ilgili haber metni:
''...2010′da patlak veren KPSS’de kopya iddiaları sonrası dönemin ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan, başkanlık görevinden istifa etmişti. İddialara yönelik en çarpıcı yorum ise önce dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ardından da dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı olan Hüseyin Çelik’ten gelmişti.
O dönem AKP’de Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Hüseyin Çelik ise “KPSS’de cemaat soruları sızdırdı” iddialarına “Türkiye’de zaten yağmuru da cemaat yağdırıyor, karı da cemaat yağdırıyor. Biliyorsunuz fırtına olunca da cemaat çıkarıyor. Bu bir moda oldu. Birisi bir şey yapmış olacak, bunu ciddiye bile almak mümkün değil. Geçin bunları” diye yanıt vermişti...''
hatırlamadınız mı. bu nasıl: https://www.youtube.com/watch?v=PcwDIrMrDzM
...
bu bağlantıları bulmak için, yıldıray oğur gibi, odtü siyaset bilimleri'ni bitirmeye, doktora yapmaya gerek de yok. yarım dakikalık bir google taraması yetiyor.
https://www.youtube.com/watch?v=vZ3CEyeLdqQ
ilki, (gbkz:mescid-i aksa)dır.
muhtemelen, vücutlarındaki diğer keratin ihtiva eden birimler de saçıyla aynı hızda büyümektedir.
belki sihirli cümleyi söylemiştir: ''cemaat beni kandırmış.''
zira, bunu söyleyenlerin her yaptıkları mübah görülüyor.
zira, bunu söyleyenlerin her yaptıkları mübah görülüyor.
devlet memurları için bunun yöntemlerinden biri, kesintisiz 10 gün göreve gelmemek, ya da kesintilerle 1 yıl içinde 20 gün göreve gelmemektir.
(bkz: teşrik-i mesai)
şöyle bir ölüm sahnesinin kahramanıdır:
https://www.youtube.com/watch?v=4WTL2KIw10g
iddiayı mümkün olduğunca büyütün. muhtemelen, rakibiniz iddianın büyüklüğü karşısında tırsacaktır.
düşünsel anlamda: düşüncelere sınır koymama yeteneği.
insan, büyüdükçe ve öğrendikçe, kendisine öğretilen düşünce kalıpları çerçevesinde, hayalleri ve beklentilerini de sınırlandırıyor. bir çocuk için, hayalini kurabildiği her şeyin gerçekleşebilme ihtimali vardır. bu açıdan, mucitleri ve kaşifleri, çocukluğundaki hayal kurabilme yeteneğini büyüdüğünde de kaybetmemiş kişiler olarak tanımlayabiliriz.
bedensel anlamda: inanılmaz elastikiyet.
sadece kas ve eklemlerdeki elastikiyet değil, aynı zamanda kemiklerde de, yetişkin bir insana göre çok daha fazla esneme kabiliyeti vardır. okuduğum bir yazıya göre, çok ekstrem durumlar haricinde, üç yaşından küçük bebeklerde, aile içi şiddet dışında kemik kırılması olaylarına rastlanmıyormuş.
insan, büyüdükçe ve öğrendikçe, kendisine öğretilen düşünce kalıpları çerçevesinde, hayalleri ve beklentilerini de sınırlandırıyor. bir çocuk için, hayalini kurabildiği her şeyin gerçekleşebilme ihtimali vardır. bu açıdan, mucitleri ve kaşifleri, çocukluğundaki hayal kurabilme yeteneğini büyüdüğünde de kaybetmemiş kişiler olarak tanımlayabiliriz.
bedensel anlamda: inanılmaz elastikiyet.
sadece kas ve eklemlerdeki elastikiyet değil, aynı zamanda kemiklerde de, yetişkin bir insana göre çok daha fazla esneme kabiliyeti vardır. okuduğum bir yazıya göre, çok ekstrem durumlar haricinde, üç yaşından küçük bebeklerde, aile içi şiddet dışında kemik kırılması olaylarına rastlanmıyormuş.
(bkz: suya yazı yazmak)
kimseden başarı tavsiyesi almayın.
(şimdi bu da bir tavsiye olduğuna göre bunu da umursamayın.)
(ilk parantezin içindeki de başka bir tavsiye oldu. ne yapsak bilemedim.)
(şimdi bu da bir tavsiye olduğuna göre bunu da umursamayın.)
(ilk parantezin içindeki de başka bir tavsiye oldu. ne yapsak bilemedim.)
öncelikle bir hususu açıklığa kavuşturalım. '...bu haberi yazan tek kaynak olan cumhuriyet gazetesi yazarları...' diyen yazarımız, büyük ihtimalle, bu haberi yazabilecek bütün televizyonlara ve gazetelere birer birer el konulduğunu unutmuşlar sanırım.
ama esas meselemiz, bu haberi kimlerin haberleştirdiği değil tabii ki. farzedelim ki, bu haber sadece israil ya da rus basınında yer buldu. bir şey değişecek mi? o zaman bu müdahale haklılık mı kazanmış olacak?
28 şubat dönemini diline dolayanların bir kısmı o dönemde henüz emzik emerken, ben yapılan uygulamaların insanlık dışı olduğunu, bulunduğum her ortamda yüksek sesle dile getiriyordum. kıyıma uğrayan başörtülülerin ana babaları bile korkudan ses çıkaramazken, ben ve benim gibiler, bunları yapanların karşısında durmaya çalışıyordu.
niye peki?
başörtülü müydüm? eşim mi başörtülüydü? ablam ya da kız kardeşim mi başörtülüydü? kızım mı başörtülüydü? bir akrabam başörtüsü yüzünden eğitim hakkından mı oluyordu?
hiçbirisi... tek sebebi, yapılanları vicdanıma ve inancıma yediremememdi...
28 şubat döneminde emzik emenler, diyebilir ki, o dönemde küçüktüm. yaşım yetse ben de karşı dururdum.
o zaman çok uzağa gitmeyelim. 28 şubatın emzikli bebelerine, 4 yıl öncesini soralım.
hükümet üyelerinin tam kadroyla katıldığı türkçe olimpiyatlarını soralım mesela. acaba 28 şubatın emzikli bebeleri, şimdi fetö terör örgütü dedikleri kesimin türkçe olimpiyatlarını izleyebilmek için, stadyum önlerinde saatlerce beklediler mi? liderleri fetö terör örgütünün liderine, 'yeter bu gurbetlik. gel artık yuvana.' derken gözyaşları döktüler mi? cemaat evlerine gidip maklubeye kaşık salladılar mı?..
benim için dört yıl önce de, cemaat aynı cemaatti. fikri olarak bana uzaklardı. şimdi de... oysa, görülüyor ki, 28 şubatın emzikli bebeleri için her şey ama her şey, büyük liderlerinin iki dudağının arasından çıkacak ifadelere göre şekilleniyor.
ha diyebilirler ki, 'o zaman bunların terör örgütü olduğunu bilmiyorduk.'
amenna. ama gerçekten çok merak ediyorum. hani olur ya, büyük liderleri yarın birgün kalkıp derse ki 'bizi birileri kandırmışlar. aslında hocaefendinin hiçbir günahı yokmuş.'
o zaman, bizim emzikliler nasıl bir dönüş yapacaklar acaba?
...
size bir tavsiye vereyim mi?
bu devran elbet böyle sürmeyecek.
gün geldiğinde, -eğer vicdanınız varsa- vicdanınız sizi çok rahatsız edecek. işte o gün geldiğinde, vicdanınızın sizi rahat bırakmasını istiyorsanız, şimdiden haksızlıklara dur diyebilmelisiniz. benim vicdanım rahat. ben 28 şubatta da haksızın karşısındaydım, şimdi de... siz de benim kadar rahat biçimde bunu söyleyebiliyor musunuz? bunun cevabını bana değil kendi vicdanınıza verin.
ama esas meselemiz, bu haberi kimlerin haberleştirdiği değil tabii ki. farzedelim ki, bu haber sadece israil ya da rus basınında yer buldu. bir şey değişecek mi? o zaman bu müdahale haklılık mı kazanmış olacak?
28 şubat dönemini diline dolayanların bir kısmı o dönemde henüz emzik emerken, ben yapılan uygulamaların insanlık dışı olduğunu, bulunduğum her ortamda yüksek sesle dile getiriyordum. kıyıma uğrayan başörtülülerin ana babaları bile korkudan ses çıkaramazken, ben ve benim gibiler, bunları yapanların karşısında durmaya çalışıyordu.
niye peki?
başörtülü müydüm? eşim mi başörtülüydü? ablam ya da kız kardeşim mi başörtülüydü? kızım mı başörtülüydü? bir akrabam başörtüsü yüzünden eğitim hakkından mı oluyordu?
hiçbirisi... tek sebebi, yapılanları vicdanıma ve inancıma yediremememdi...
28 şubat döneminde emzik emenler, diyebilir ki, o dönemde küçüktüm. yaşım yetse ben de karşı dururdum.
o zaman çok uzağa gitmeyelim. 28 şubatın emzikli bebelerine, 4 yıl öncesini soralım.
hükümet üyelerinin tam kadroyla katıldığı türkçe olimpiyatlarını soralım mesela. acaba 28 şubatın emzikli bebeleri, şimdi fetö terör örgütü dedikleri kesimin türkçe olimpiyatlarını izleyebilmek için, stadyum önlerinde saatlerce beklediler mi? liderleri fetö terör örgütünün liderine, 'yeter bu gurbetlik. gel artık yuvana.' derken gözyaşları döktüler mi? cemaat evlerine gidip maklubeye kaşık salladılar mı?..
benim için dört yıl önce de, cemaat aynı cemaatti. fikri olarak bana uzaklardı. şimdi de... oysa, görülüyor ki, 28 şubatın emzikli bebeleri için her şey ama her şey, büyük liderlerinin iki dudağının arasından çıkacak ifadelere göre şekilleniyor.
ha diyebilirler ki, 'o zaman bunların terör örgütü olduğunu bilmiyorduk.'
amenna. ama gerçekten çok merak ediyorum. hani olur ya, büyük liderleri yarın birgün kalkıp derse ki 'bizi birileri kandırmışlar. aslında hocaefendinin hiçbir günahı yokmuş.'
o zaman, bizim emzikliler nasıl bir dönüş yapacaklar acaba?
...
size bir tavsiye vereyim mi?
bu devran elbet böyle sürmeyecek.
gün geldiğinde, -eğer vicdanınız varsa- vicdanınız sizi çok rahatsız edecek. işte o gün geldiğinde, vicdanınızın sizi rahat bırakmasını istiyorsanız, şimdiden haksızlıklara dur diyebilmelisiniz. benim vicdanım rahat. ben 28 şubatta da haksızın karşısındaydım, şimdi de... siz de benim kadar rahat biçimde bunu söyleyebiliyor musunuz? bunun cevabını bana değil kendi vicdanınıza verin.
boğaz ağrısı ve tahrişi için daha etkili yöntem, ağza bir adet karanfil atıp yavaş yavaş emmektir. yarım saat içinde boğaz ağrınızın azaldığını göreceksiniz.
akp döneminde olmuştur
(bkz: chp döneminde küçük çocuklara bira içiriliyordu)
(bkz: chp döneminde küçük çocuklara bira içiriliyordu)
süper ligde, dördüncülük ve yedincilik arasındaki sıralamayı yakından ilgilendiren maçtır.
@2 space olmasın o?
(bkz: ne bu la?) (enter tuşu kullanmadan yazdım.)
(bkz: ne bu la?) (enter tuşu kullanmadan yazdım.)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?