fincanın büyüklüğü bilinmediği sürece, öğütülmesi gereken 15 gramlık miktarın kahve yoğunluğu açısından yeterli olup olmayacağının bilinemeyeceği kahve türü.
'bu da mı gol değil hakim bey?'
standart olarak, her sabah dışarı çıktığımda üç kez üst üste (nadiren dört kez) hapşırırım.
geçen seneye kadar, bu durumun herkesin başına gelen sıradan bir şey olduğunu sanırdım. meğer bu durum, insanların dörtte birinde görülen genetik bir durummuş. bir çeşit refleksmiş.
geçen seneye kadar, bu durumun herkesin başına gelen sıradan bir şey olduğunu sanırdım. meğer bu durum, insanların dörtte birinde görülen genetik bir durummuş. bir çeşit refleksmiş.
görüntüyü izledim. şundan eminim ki, bu mevzu geç kalma odaklı değil. bu nedenle de, öğretmenin '5 dakika geç gelen öğrencisini döven öğretmen' olarak görülmesini doğru bulmuyorum.
buna mukabil, sebep ne olursa olsun, fiziki şiddet uyguladığı için, sebepte haklı olsa bile sonuçta kendini haksız duruma düşürmüştür.
olaya, öğretmen gözüyle bakarak, 'ama orası meslek lisesi. meslek liselerindeki öğrenciler vs...' şeklinde yorum yapılabilir ama ortada geçerli bir mevzuat var ve bu mevzuat öğrenci dövmeyi yasaklıyor.
öğretmen olan çoğu insan biliyor ki, oradaki veletler öğretmenin gösterdiği tepkiden çok daha fazlasını hakedecek bir şeyler yapmışlardır muhtemelen. yine de, çözüm yolu dayak değil. meslektaşlarımızın bunu akıllarından çıkarmamaları lazım.
'peki çözüm ne?' diye sormayın. burada bir iki cümleyle söylenebilecek kesin bir çözüm yolu olsaydı, zaten bu yöntem her öğretmen tarafından uygulanıyor olurdu. bu tip olayların kitabi bir çözümü yoktur. kişiye, yere, zamana ve olaya bağlı olarak uygulanabilecek çözüm yolları vardır. ama o çözüm yollarından biri dayak değil.
öğretmenin dayağa başvurması, günümüzde kendine ve mesleki kariyerine zarar vermekten başka bir işe yaramıyor genelde.
buna mukabil, sebep ne olursa olsun, fiziki şiddet uyguladığı için, sebepte haklı olsa bile sonuçta kendini haksız duruma düşürmüştür.
olaya, öğretmen gözüyle bakarak, 'ama orası meslek lisesi. meslek liselerindeki öğrenciler vs...' şeklinde yorum yapılabilir ama ortada geçerli bir mevzuat var ve bu mevzuat öğrenci dövmeyi yasaklıyor.
öğretmen olan çoğu insan biliyor ki, oradaki veletler öğretmenin gösterdiği tepkiden çok daha fazlasını hakedecek bir şeyler yapmışlardır muhtemelen. yine de, çözüm yolu dayak değil. meslektaşlarımızın bunu akıllarından çıkarmamaları lazım.
'peki çözüm ne?' diye sormayın. burada bir iki cümleyle söylenebilecek kesin bir çözüm yolu olsaydı, zaten bu yöntem her öğretmen tarafından uygulanıyor olurdu. bu tip olayların kitabi bir çözümü yoktur. kişiye, yere, zamana ve olaya bağlı olarak uygulanabilecek çözüm yolları vardır. ama o çözüm yollarından biri dayak değil.
öğretmenin dayağa başvurması, günümüzde kendine ve mesleki kariyerine zarar vermekten başka bir işe yaramıyor genelde.
şimdiki çocuklara soruyorum, 'büyüyünce ne olacaksın?' diye. aman ne cevaplar ne cevaplar... gen mühendisi olmak isteyen mi dersin, iç mimar olmak isteyen mi... animasyon yazılımcısı mı istersin, sporcu menajeri mi...
bizim çocukluğumuzda, bu soruyla muhatap olduğumuzda verilen cevaplar standarttı. polis, hemşire, öğretmen, avukat, doktor, mühendis vs... en uçuklarımız pilot falan olmak isterdi. bizim sınıfta bir de taksici olmak isteyen vardı, baba mesleğini devam ettirme babında.
ya biz yeterince yaratıcı değilmişiz, ya da şimdikiler çok ukala.
bizim çocukluğumuzda, bu soruyla muhatap olduğumuzda verilen cevaplar standarttı. polis, hemşire, öğretmen, avukat, doktor, mühendis vs... en uçuklarımız pilot falan olmak isterdi. bizim sınıfta bir de taksici olmak isteyen vardı, baba mesleğini devam ettirme babında.
ya biz yeterince yaratıcı değilmişiz, ya da şimdikiler çok ukala.
asla küfretmeyen biri...
çok yalvarmıştım, küfretmesi için. edebildiği en ağır küfür, 'pis, zekasız' olmuştu. o'nu tanıyana kadar, böylesi insanların varlığına inanmazdım. evet, var böyleleri...
bir de benim gibiler var. noktalama işareti niyetine küfredenler. görevimiz, dünyayı daha güzel hale getirmek. herkesi küfreder hale getirmeden misyonumuz sona ermeyecek.
ne demiş dede korkut: küfür dilin cilasıdır.
çok yalvarmıştım, küfretmesi için. edebildiği en ağır küfür, 'pis, zekasız' olmuştu. o'nu tanıyana kadar, böylesi insanların varlığına inanmazdım. evet, var böyleleri...
bir de benim gibiler var. noktalama işareti niyetine küfredenler. görevimiz, dünyayı daha güzel hale getirmek. herkesi küfreder hale getirmeden misyonumuz sona ermeyecek.
ne demiş dede korkut: küfür dilin cilasıdır.
tam, destekliyorum seçeneğini işaretleyecektim, videodaki konuşmaları tekrar dinleyince 'acaba?' dedim. büyük siyasetçilerimizin böylesine değer verdiği bir cemaate operasyon... vallahi ne desem bilemedim...
https://www.youtube.com/watch?v=EsyPGl0WkBg
c seçeneği olmadığı için cevaplayamadığım soru oldu.
c) sadece fetö değil, pkk operasyonlarını da destekliyorum ancak yetersiz buluyorum. geçmişte bu iki terör örgütüne açık ya da gizliden destek verenlere de operasyon yapılması gerektiğini düşünüyorum. https://www.youtube.com/watch?v=we7v3bJa4FI&ebc=ANyPxKoY6AtXkpCfagZ5sIBDI6NgiHn7SQJkx44n4Nb0EdkabU2LNrFjo7KzPND0V4wBxfmtlJvRNX_C0IslEY9lMzNlDql3Gg
c) sadece fetö değil, pkk operasyonlarını da destekliyorum ancak yetersiz buluyorum. geçmişte bu iki terör örgütüne açık ya da gizliden destek verenlere de operasyon yapılması gerektiğini düşünüyorum. https://www.youtube.com/watch?v=we7v3bJa4FI&ebc=ANyPxKoY6AtXkpCfagZ5sIBDI6NgiHn7SQJkx44n4Nb0EdkabU2LNrFjo7KzPND0V4wBxfmtlJvRNX_C0IslEY9lMzNlDql3Gg
bir mhp seçmeni olarak çok net biçimde manipülasyon içerdiğini düşündüğüm (hatta emin olduğum) sonuçlardır.
şu anda tartışmasız bir gerçek var. bugün seçim olsa, mhp kesinlikle baraj altında kalır. alacağı oy oranı da %6-7 aralığında olur en fazla. etrafınızda mhp'ye oy vermiş insanlara soracağınız iki üç soruyla bunun doğruluğunu anlayabilirsiniz.
peki araştırma bize ne diyor? mhp %11,6'daymış. yani diyor ki, seçmeni mhp'den memnun. yine aynı seçmen %58,5 oranında devlet bahçeli'yi partinin başında görmek istiyormuş.
ben size söyleyeyim. devlet bahçeli, bu oranda bir desteği tek bir şartta sağlayabilir. seçmenler akp seçmeniyse ancak bu oranda destek görebilir.
diğer soruların da baştan aşağı manipülasyon ve algı oluşturma maksatlı olduğu çok açık ancak, sadece bu iki soru bile, ciddiye alınması gerekmeyen bir araştırma olduğunu gösteriyor.
şu anda tartışmasız bir gerçek var. bugün seçim olsa, mhp kesinlikle baraj altında kalır. alacağı oy oranı da %6-7 aralığında olur en fazla. etrafınızda mhp'ye oy vermiş insanlara soracağınız iki üç soruyla bunun doğruluğunu anlayabilirsiniz.
peki araştırma bize ne diyor? mhp %11,6'daymış. yani diyor ki, seçmeni mhp'den memnun. yine aynı seçmen %58,5 oranında devlet bahçeli'yi partinin başında görmek istiyormuş.
ben size söyleyeyim. devlet bahçeli, bu oranda bir desteği tek bir şartta sağlayabilir. seçmenler akp seçmeniyse ancak bu oranda destek görebilir.
diğer soruların da baştan aşağı manipülasyon ve algı oluşturma maksatlı olduğu çok açık ancak, sadece bu iki soru bile, ciddiye alınması gerekmeyen bir araştırma olduğunu gösteriyor.
allah'ın isimlerinden biridir (bkz: el mennan).
iyilik ve lütufta bulunan, bağışlarda bulunan anlamındadır.
iyilik ve lütufta bulunan, bağışlarda bulunan anlamındadır.
milyonlarca suriyeli mültecinin, hesapsız, kitapsız, kontrolsüz biçimde ülkeye sokulmasına karşı olabilirsiniz (karşıyım).
mültecilerin çoğunun yüzsüz, arsız, suça eğilimli ve tembel olduklarını düşünebilirsiniz (öyle düşünüyorum).
orta vadede, ülkenin demografik yapısıyla ilgili büyük problemlere yol açacaklarını düşünebilirsiniz (kesinlikle eminim).
mülteci sorununun, tartışmasız biçimde milli güvenlik sorunu olduğunu düşünebilirsiniz (tartışmasız).
buna rağmen, o insan görünümlü hayvanat, o çocuğu kaldırıp yere vurduğunda, 'hassiktir şerefsiz!' deyip koltuktan fırlamadıysanız, size kötü bir haberim var: insanlığınızı kaybetmişsiniz.
mültecilerin çoğunun yüzsüz, arsız, suça eğilimli ve tembel olduklarını düşünebilirsiniz (öyle düşünüyorum).
orta vadede, ülkenin demografik yapısıyla ilgili büyük problemlere yol açacaklarını düşünebilirsiniz (kesinlikle eminim).
mülteci sorununun, tartışmasız biçimde milli güvenlik sorunu olduğunu düşünebilirsiniz (tartışmasız).
buna rağmen, o insan görünümlü hayvanat, o çocuğu kaldırıp yere vurduğunda, 'hassiktir şerefsiz!' deyip koltuktan fırlamadıysanız, size kötü bir haberim var: insanlığınızı kaybetmişsiniz.
(bkz: diş beyazlatma tozu)
az bilinenden ziyade genellikle yanlış bilinen bir görgü kuralını düzeltelim.
birçok insan, merdiven çıkarken erkeklerin önden kadınların arkadan çıkması gerektiğini sanır. gerekçe olarak da, 'kadının poposunu dikiz mikiz durumları falan filan...' diye açıklar.
yanlış bilgi efendim.
doğrusu, merdiven çıkarken kadın önde, erkek arkada; inerken de erkek önde kadın arkada olmalıdır. gerekçe basit: topuklu ayakkabılar nedeniyle, düşme, sendeleme gibi durumlarda müdahale edebilmek için.
'ama ya popoya dikiz?' diyenleri ciddiye almayın. zaten niyeti lobları dikizlemek olan adamın adab-ı muaşeret kuralıyla ne işi olur?
ha illa böyle yapmak zorunda mısınız? değilsiniz tabii ki. ben sadece kuralı söyledim.
birçok insan, merdiven çıkarken erkeklerin önden kadınların arkadan çıkması gerektiğini sanır. gerekçe olarak da, 'kadının poposunu dikiz mikiz durumları falan filan...' diye açıklar.
yanlış bilgi efendim.
doğrusu, merdiven çıkarken kadın önde, erkek arkada; inerken de erkek önde kadın arkada olmalıdır. gerekçe basit: topuklu ayakkabılar nedeniyle, düşme, sendeleme gibi durumlarda müdahale edebilmek için.
'ama ya popoya dikiz?' diyenleri ciddiye almayın. zaten niyeti lobları dikizlemek olan adamın adab-ı muaşeret kuralıyla ne işi olur?
ha illa böyle yapmak zorunda mısınız? değilsiniz tabii ki. ben sadece kuralı söyledim.
yalnız şunu da belirtmekte fayda var:
2016/4 sayılı başbakanlık genelgesinde öyle ifadeler var ki, özellikle devlet memurlarının bu genelge hükümleri çerçevesinde yargılanmaları çocuk oyuncağı haline getirilebilir.
bakalım:
''..bu örgüt ve yapılara yardım eden,
kamu imkan ve kaynaklarını bu örgüt veya yapıları desteklemeye yönelik kullanan veya kullandıran,
bu örgüt veya yapılarla mücadeleyi engelleyen,
bu örgüt veya yapıların propagandasını yapan,
kamu çalışanları hakkında ilgili mevzuatı çerçevesinde idari nitelikteki işlemler yetkili amirler tarafından ivedilikle yapılacaktır. suç teşkil eden fiiller yönünden ise durum ivedilikle adli mercilere bildirilecektir...''
sadece şu yukardaki ifadelerle bile, herhangi bir devlet memuru, 'aha işte şu adam, paralelle mücadeleye engel oluyor; propagandasını yapıyor...' diye yargılanabilir. neticede beraat edecek olsa da, süreçte yaşayacağı sıkıntı bile insanları yıldırmaya yeter de artar.
2016/4 sayılı başbakanlık genelgesinde öyle ifadeler var ki, özellikle devlet memurlarının bu genelge hükümleri çerçevesinde yargılanmaları çocuk oyuncağı haline getirilebilir.
bakalım:
''..bu örgüt ve yapılara yardım eden,
kamu imkan ve kaynaklarını bu örgüt veya yapıları desteklemeye yönelik kullanan veya kullandıran,
bu örgüt veya yapılarla mücadeleyi engelleyen,
bu örgüt veya yapıların propagandasını yapan,
kamu çalışanları hakkında ilgili mevzuatı çerçevesinde idari nitelikteki işlemler yetkili amirler tarafından ivedilikle yapılacaktır. suç teşkil eden fiiller yönünden ise durum ivedilikle adli mercilere bildirilecektir...''
sadece şu yukardaki ifadelerle bile, herhangi bir devlet memuru, 'aha işte şu adam, paralelle mücadeleye engel oluyor; propagandasını yapıyor...' diye yargılanabilir. neticede beraat edecek olsa da, süreçte yaşayacağı sıkıntı bile insanları yıldırmaya yeter de artar.
resmileşen tek şey, bu metni kişisel facebook profilinde paylaşan kişinin gerizekalılığıdır.
bir nevi entry girmektir.
'entry giriş zamanı itibarıyla sözlükteyim.' gibi...
'entry giriş zamanı itibarıyla sözlükteyim.' gibi...
(bkz: -miş'li geçmiş zamanın hikayesi)
(bkz: tarihe giriş)
(bkz: napak inanak mı kanka)
(bkz: tarihin babası herodot çetin)
...
işin mavrasını bir kenara bırakacak olursak. yapım gereği, bana sunulanlara kayıtsız şartsız atlayarak, özellikle de işime gelen kısımları cımbızlayarak 'hah, kesin böyledir.' diyen biri değilim ancak 'böyle bir olay kesinlikle olmamıştır.' diyemiyorum.
anlatılan olayla ilgili hiçbir yerde ciddiye alınabilecek bir kaynak bulamamış olmama rağmen, bahse konu zaman diliminde buna benzer olayların yaşanmış olabileceği ihtimalini göz önünde bulunduruyorum.
ancak, şimdi hangi başlıkta yazdığımı hatırlamadığım temel bir argümanı tekrarlamakta fayda görüyorum: tarihsel olaylar, yaşandığı zamanın şartlarına göre değerlendirilir.
böyle bir kadın var mıydı, bu kadın gerçekten asıldı mı, asıldıysa boynundaki yaftada, idam ediliş sebebi olarak ne yazıyordu, yazılanlar o zamanki meri hukuka göre idam edilme gerekçesi olarak kabul ediliyor muydu vs. gibi birçok sorunun cevabını bilmeden bu olayı değerlendirmeye kalkışmak, klasik bir cahil cesareti davranışı olacaktır.
(bkz: tarihe giriş)
(bkz: napak inanak mı kanka)
(bkz: tarihin babası herodot çetin)
...
işin mavrasını bir kenara bırakacak olursak. yapım gereği, bana sunulanlara kayıtsız şartsız atlayarak, özellikle de işime gelen kısımları cımbızlayarak 'hah, kesin böyledir.' diyen biri değilim ancak 'böyle bir olay kesinlikle olmamıştır.' diyemiyorum.
anlatılan olayla ilgili hiçbir yerde ciddiye alınabilecek bir kaynak bulamamış olmama rağmen, bahse konu zaman diliminde buna benzer olayların yaşanmış olabileceği ihtimalini göz önünde bulunduruyorum.
ancak, şimdi hangi başlıkta yazdığımı hatırlamadığım temel bir argümanı tekrarlamakta fayda görüyorum: tarihsel olaylar, yaşandığı zamanın şartlarına göre değerlendirilir.
böyle bir kadın var mıydı, bu kadın gerçekten asıldı mı, asıldıysa boynundaki yaftada, idam ediliş sebebi olarak ne yazıyordu, yazılanlar o zamanki meri hukuka göre idam edilme gerekçesi olarak kabul ediliyor muydu vs. gibi birçok sorunun cevabını bilmeden bu olayı değerlendirmeye kalkışmak, klasik bir cahil cesareti davranışı olacaktır.
@6
\"...Beni dinlemişler, ailemi dinlemişler, oğlumu kızımı dinlemişler. Yasal değil. Bir müslüman bir müslümanı dinleyebilir mi gözetleyebilir mi? Bizim dinimizde böyle bir şey var mı? Şantajı da kullanıyorlar. Bunun uluslararası boyutu da var...'' - rte
[http://www.milliyet.com.tr/Milliyet-Tv/nevidyo/video-izle/-Sessiz-kalmak-mumkun-degil--1I56Jm0orrii.html tık tık]
\"...Beni dinlemişler, ailemi dinlemişler, oğlumu kızımı dinlemişler. Yasal değil. Bir müslüman bir müslümanı dinleyebilir mi gözetleyebilir mi? Bizim dinimizde böyle bir şey var mı? Şantajı da kullanıyorlar. Bunun uluslararası boyutu da var...'' - rte
[http://www.milliyet.com.tr/Milliyet-Tv/nevidyo/video-izle/-Sessiz-kalmak-mumkun-degil--1I56Jm0orrii.html tık tık]
eğer resmi ya da yarı resmi bir davetteyseniz, aşağıdakilere dikkat etmeniz iyi olur:
- çorba içerken kaşık tam doldurulmaz. 2/3 oranında doldurulur ve kaşık tamamen ağza sokulmaz. höpürdetilmez, üflenmez. kaşık, çorba kasesine köprü yapacak şekilde konulmaz, çorba kasesinin içine konur. çorbanın içine ekmek doğranmaz. kasenin dibini almak için kase eğilmez. çorba çok güzel olsa bile ikinci kez istenmez. bitince, kaşık ağzı açık biçimde kasenin altındaki tabağın sağına konur. tabak yoksa, kasenin içine bırakılır.
- ekmek, yemek tabağının kenarına veya tabağın solunda peçete üzerine bırakılır. ekmekle, yemeğin suyuna banılmaz.
- yemeğe ya da çorbaya limon sıkılacaksa, limon sol ele alınan kağıt peçetenin içine konur, diğer elin avcuyla siper yapılarak sıkılır. limonun içine çatal sokularak sıkılmaz.
- masada tuz veya biber açıktaysa elle alınmaz. bıçağın ucuyla alınır. uzaktaysa, ayağa kalkılıp uzanılmaz. yakında olandan istenir.
- börek varsa, bıçakla kesilerek çatalla yenir.
- balık varsa, önce bıçak ve çatal yardımıyla başında kuyruğun kadar iskeletinden ayrılır. üstte kalan parça bıçakla kılçıktan ayıklanıp yenir. sonra diğer parça da kılçıktan aynı şekilde ayıklanıp yenir. balık, bıçakla küçük parçalara ayrılmaz. bu iş için çatal kullanılır.
- et, önce küçük parçalara ayrılıp sonra yenmez. yenecek kadar parça bıçakla kesilip yenir. her lokmada aynı işlem tekrar edilir.
- spagetti çatala dolanarak lokma haline getirilip yenir. çatala dolamak işi, kaşığın ortasında yapılır.
- parmaklara yemek bulaştıysa parmak yalanmaz, peçeteye silinir.
- çorba içerken kaşık tam doldurulmaz. 2/3 oranında doldurulur ve kaşık tamamen ağza sokulmaz. höpürdetilmez, üflenmez. kaşık, çorba kasesine köprü yapacak şekilde konulmaz, çorba kasesinin içine konur. çorbanın içine ekmek doğranmaz. kasenin dibini almak için kase eğilmez. çorba çok güzel olsa bile ikinci kez istenmez. bitince, kaşık ağzı açık biçimde kasenin altındaki tabağın sağına konur. tabak yoksa, kasenin içine bırakılır.
- ekmek, yemek tabağının kenarına veya tabağın solunda peçete üzerine bırakılır. ekmekle, yemeğin suyuna banılmaz.
- yemeğe ya da çorbaya limon sıkılacaksa, limon sol ele alınan kağıt peçetenin içine konur, diğer elin avcuyla siper yapılarak sıkılır. limonun içine çatal sokularak sıkılmaz.
- masada tuz veya biber açıktaysa elle alınmaz. bıçağın ucuyla alınır. uzaktaysa, ayağa kalkılıp uzanılmaz. yakında olandan istenir.
- börek varsa, bıçakla kesilerek çatalla yenir.
- balık varsa, önce bıçak ve çatal yardımıyla başında kuyruğun kadar iskeletinden ayrılır. üstte kalan parça bıçakla kılçıktan ayıklanıp yenir. sonra diğer parça da kılçıktan aynı şekilde ayıklanıp yenir. balık, bıçakla küçük parçalara ayrılmaz. bu iş için çatal kullanılır.
- et, önce küçük parçalara ayrılıp sonra yenmez. yenecek kadar parça bıçakla kesilip yenir. her lokmada aynı işlem tekrar edilir.
- spagetti çatala dolanarak lokma haline getirilip yenir. çatala dolamak işi, kaşığın ortasında yapılır.
- parmaklara yemek bulaştıysa parmak yalanmaz, peçeteye silinir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?