Dünyada ilk çocuk hakları bildirgesi 1930 yılında öğretmen Nakiye Elgün tarafından Taksim Meydanı'nda okundu.
4 bin yıllık bir geçmişi olan olay.
Asur'da oturan genç bir gelin, Kayseri-Kültepe'de tüccarlık yapan kocasına gönderdiği çivi yazılı tablet mektubunda ''Annenden çok çekiyorum. Bana büyük kötülük yapıyor. Artık bunu taşıyacak halim kalmadı. Bir an önce dön ve beni bu kadından kurtar'' diyor. Tüccarın sitem dolu bu mektuba cevap verip vermediği bilinmiyor ama aynı gelinin gönderdiği ikinci mektupta ise ''Çocukların da büyüdü. Onlara da söz dinletemiyorum. Annen ve çocukların beni öldürmeden çabuk gel'' diye yazıyor.
Asur'da oturan genç bir gelin, Kayseri-Kültepe'de tüccarlık yapan kocasına gönderdiği çivi yazılı tablet mektubunda ''Annenden çok çekiyorum. Bana büyük kötülük yapıyor. Artık bunu taşıyacak halim kalmadı. Bir an önce dön ve beni bu kadından kurtar'' diyor. Tüccarın sitem dolu bu mektuba cevap verip vermediği bilinmiyor ama aynı gelinin gönderdiği ikinci mektupta ise ''Çocukların da büyüdü. Onlara da söz dinletemiyorum. Annen ve çocukların beni öldürmeden çabuk gel'' diye yazıyor.
Koz, ceviz manasına gelir.Eskiden Kastamonu'nun iki köyü arasında ortak olarak kullanılan bir cevizlik vardı. Ceviz toplama mevsimi gelince bir gün belirlenir ve iki köy halkı cevizlikte buluşur cevizleri paylaşırlardı. Ancak her seferinde haksızlık olduğu ileri sürülerek kavga çıkardı.Hatta olay öyle bir seviyeye geldi ki,köylerde kavgaya müsait eli sopa tutan delikanlılar koz paylaşma gününden önce günlerce hazırlık yaparlardı. Bir ana oğlunun büyüdüğünü anlatmak için ”Benim oğlan kozunu paylaşacak çağa geldi” derdi…
1. Kurşun Dökmek
Kurşun dökme âdeti de Şamanizm geleneklerindendir. Şamanizm'de buna "kut dökme" denir. Kötü ruhlardan birinin çaldığı kutuyu "talih, saadet unsurunu" geri döndürmek için yapılan bir sihri ayindir.
2. Kırmızı Kurdele
Gelinliğin üzerine bağlanan kırmızı kurdeleler, nişan törenlerinde yüzüklere bağlanan kırmızı kurdeleler, okumaya yeni geçmiş çocukların yakasına takılan kırmızı kurdeleler; hep uğuru ve kısmeti temsil eder. Ayrıca kötü ruhların şerrinden korunma sağladığına inanılır.
3. Mezar Taşlarımız
Günümüzde toplumda ulu kabul edilen kimselerin ölümlerinden sonra ruhlarından medet ummak ve mezarlarının kutsanışı şaman geleneğin devamıdır.
Mezarlara taş dikilmesi ve bu taşın sanat eseri haline getirilecek kadar süslenmesi islam coğrafyasında sadece Anadolu'da görülmektedir.
4. Dilek tutmak
Dile tutmak da Şamanizm kökenli bir davranış şeklidir. Tabiat ruhlarının dileklerin gerçekleşmesine aracılık ettiğine inanılır.
5. Nazar inancımız
Anadolu'da halk arasında “nazar” olgusu çok yaygın bir inanıştır.
Bazı insanların olağandışı özellikleri olduğu ve bakışlarının karşılarındaki kimselere rahatsızlık verdiğine, kötülük getirdiğine inanılır. Bunun önüne geçmek için “nazar boncuğu” “deve boncuğu” “göz boncuğu” vb. Takılır. Bu inanış da Şamanizm'den kalmadır.
6. Kullandığımız kilim motifleri
Eski Türklerde bir şamanın giysisine yılan, akrep, çıyan, kunduz gibi yabani hayvan şekilleri çizmesinin, bu hayvanları topluluğun yaşam alanlarından uzak tutmaya yardımcı olduğuna inanılır.
Günümüzde Anadolu'da Türkmen köylerinde dokunan halı, kilim, örtü ve perdelere işlenen desenler, giysiler üzerinde kullanılan motifler bu inanıştan kaynaklanır.
7. Mevlit ve İlahiler
Şamanlar ayinlerinde davul ve kopuz kullanmışlardır. Müziksiz hayatın ve ayinlerin değişilmez bir parçasıdır. Oysa İslam dininde Kuran'ın müzikle okunması kesinlikle günahtır. Şaman geleneğinin devamı olarak Anadolu'da Hz.Muhammed'in Hz.Ali'nin hayatları müzikle okunmaktadır
Mevlit ve ilahiler sadece Anadolu'da uygulanan müzikli anlatımlardır. İslam dininde ölünün ardından mevlit merasimi diye bir uygulama yoktur.
Osmanlı tarihinde ilk mevlit, 1409–10 yıllarında Bursalı bir fırıncı ustası olan Süleyman Çelebi tarafından yazılmıştır.
8. Su İçerken Kafanın Elle Desteklenmesi
Bu da bir şaman geleneği kalıntısıdır. Şöyle ki, su içerken insan akli başından kaçabilir diye kafa elle tutulurmuş.
9. Mezarlardaki Küçük Suluklar
Mezarların ayakucunda bulunan küçük suluklar; ruhların susadıkları zaman kalkıp oradan su içmeleri inancına dayanır. Ayrıca kuşların, böceklerin o suluklardan su içmesinin, ölmüş kişinin ruhuna fayda edeceğine inanılır.
Not: şaman kültüründe, ayinlerde kullanılan yardımcı ruhlar, kuş biçiminde tasvir edilmişlerdir. Kuş biçiminde düşünülen bu ruhlar şamanlara, gökyüzüne yapacakları yolculukta yardımcı olmaktadır.
10. Yukarıda Allah Var
Tengrizm inancından kalmıştır. Bu anlayıştan dolayı dua ya da işaret ederken eller gökyüzüne açılır.
11. Sağ Ayak
Kapıdan çıkarken sağ ayağın önde olması da şaman kültüründen kalma bir ritüeldir. Sol ayakla geçmenin kişiye uğursuzluk getireceğine inanılır.
12. Su Dökerek Uğurlama
Şaman kültüründeki suyun kutsallığı olgusunun doğurduğu adettir. Su berekettir, kutsaldır. “su gibi çabuk dön, ak geri gel, ak çabuk, kazasız belasız git” demek için su dökülür gidenin arkasından.
13. Türbelere, Ağaçlara, Çalılara Bez ve Çaput Bağlamak
Şamanizm inancında dilek dileme şekli. Küçük kumaş parçaları genel olarak ağaçlara çok önem verildiğinden ve yaşamın sembolü kabul edildiğinden ve yaşam üzerinde muazzam etkileri olduğu düşünüldüğünden, bunların dallarına bağlanır ve dileğin gerçekleşmesi beklenir.
Günümüz Türkiye'sinde bu eski gelenek halen devam etmektedir. Temelinde ise doğadaki her varlığın bir ruhu olduğu inancı yatmaktadır.
14. Tahtaya Vurmak
Eski Türkler göçebe oldukları için, daha önce girmedikleri ormanlara girerken, ormandaki kötü ruhları kovmak için ağaçlara vurup bağırarak gürültü çıkarırlarmış. Bu davranış aynı zamanda doğa ruhlarına kötü olayları haber verip, onlardan korunma dilemek amaçlıdır. Tahtaya vurma adeti, sadece Türk kültüründe değil bir çok Avrupa kültüründe de vardır.
15. Ölünün Ardından Belirli Aralıklarla Toplanmak
Birisi öldükten sonra evinde toplanıp dua okumak, bu toplanma işini 7, 21, 40 günde bir tekrarlamak gibi eylemler de şaman kültüründen kalmadır.
Eski Türk inanışına göre ruh fiziki bedenini 40 gün sonra terk etmektedir. Vefat edenin “40'ın çıkması” deyimi vardır. Şamanizm'de ölen kişinin ruhu evi terk etsin, göğe yolculuğuna başlasın, öteki ruhlar doluşmasın diye insanlar ölen kişinin evinde toplanıp ayin yapar, yas tutarlar.
16. Çocuklara Doğadan Esinlenen İsimler Koymak
Orta Asya toplulukları (Eski Türkler) doğada bazı gizli kuvvetlerin varlığına inanmışlardır. Tabiat güçlerine itikad, hemen hemen bütün halk dinlerinde mevcuttur. Fiziki çevrede bulunan dağ, deniz, ırmak, ateş, fırtına, gök gürültüsü, ay, güneş, yıldızlar gibi tabiat şekillerine ve olaylarına karşı hayret ve korkuyla karışık bir saygı hissi eskiden beri olmuştur. Çocuklarımıza verdiğimiz isimlerin birçoğu da bu derin bağlardan kaynaklanmaktadır.
17. Ay Dede
Eskiden, Şamanist Türkler, ayın "Koruyucu/Sahip Ruhu"na, "Ay Ata" ya da Ay Dede derlerdi.
Onların orta Asya'dan Anadolu'ya göçen kısmı, hala çocuklarına ayı gösterip "Ay Dede" derler, binlerce yıl önce şamanların yaptığı gibi.
18. Akdeniz Karadeniz
Şamanist dönemde, Türkler için her yönün bir renk simgesi vardı. Kuzeyin simgesi kara, batı'nın simgesi ak renkti. Bu yüzden kuzeyimizdeki denizin adı Karadeniz, batımızdaki denizin adı "Akdeniz"dir.
Not: Akdeniz'in Yunanistan ile Anadolu arasındaki uzantısına "ege" demek çok yakın bir dönemde ortaya çıkmıştır. Atatürk'ün "ordular ilk hedefiniz Akdenizdir" dediği deniz, ege'dir.
19. Köpek Ulumasının Uğursuz Sayılması
Şamanizm'de köpek bir ruhun yaklaştığını uzaktan acı ulumayla haber verebilmektedir. Sıradan bir kişinin bu ruhu görmesi; onun pek yakında öleceğine işaret sayılır. Anadolu'nun kimi yerlerinde köpek uluması uğursuz sayılmaktadır. Köpeklerin bazı olayları önceden algıladıklarına ve bunu uluyarak anlattıklarına inanılır.
20. Albasması İnancı,
Albasan denilen görünmez bir kadına inanmak ve çocuğa sarı örtü kendine de metal iğne takmak.
Kurşun dökme âdeti de Şamanizm geleneklerindendir. Şamanizm'de buna "kut dökme" denir. Kötü ruhlardan birinin çaldığı kutuyu "talih, saadet unsurunu" geri döndürmek için yapılan bir sihri ayindir.
2. Kırmızı Kurdele
Gelinliğin üzerine bağlanan kırmızı kurdeleler, nişan törenlerinde yüzüklere bağlanan kırmızı kurdeleler, okumaya yeni geçmiş çocukların yakasına takılan kırmızı kurdeleler; hep uğuru ve kısmeti temsil eder. Ayrıca kötü ruhların şerrinden korunma sağladığına inanılır.
3. Mezar Taşlarımız
Günümüzde toplumda ulu kabul edilen kimselerin ölümlerinden sonra ruhlarından medet ummak ve mezarlarının kutsanışı şaman geleneğin devamıdır.
Mezarlara taş dikilmesi ve bu taşın sanat eseri haline getirilecek kadar süslenmesi islam coğrafyasında sadece Anadolu'da görülmektedir.
4. Dilek tutmak
Dile tutmak da Şamanizm kökenli bir davranış şeklidir. Tabiat ruhlarının dileklerin gerçekleşmesine aracılık ettiğine inanılır.
5. Nazar inancımız
Anadolu'da halk arasında “nazar” olgusu çok yaygın bir inanıştır.
Bazı insanların olağandışı özellikleri olduğu ve bakışlarının karşılarındaki kimselere rahatsızlık verdiğine, kötülük getirdiğine inanılır. Bunun önüne geçmek için “nazar boncuğu” “deve boncuğu” “göz boncuğu” vb. Takılır. Bu inanış da Şamanizm'den kalmadır.
6. Kullandığımız kilim motifleri
Eski Türklerde bir şamanın giysisine yılan, akrep, çıyan, kunduz gibi yabani hayvan şekilleri çizmesinin, bu hayvanları topluluğun yaşam alanlarından uzak tutmaya yardımcı olduğuna inanılır.
Günümüzde Anadolu'da Türkmen köylerinde dokunan halı, kilim, örtü ve perdelere işlenen desenler, giysiler üzerinde kullanılan motifler bu inanıştan kaynaklanır.
7. Mevlit ve İlahiler
Şamanlar ayinlerinde davul ve kopuz kullanmışlardır. Müziksiz hayatın ve ayinlerin değişilmez bir parçasıdır. Oysa İslam dininde Kuran'ın müzikle okunması kesinlikle günahtır. Şaman geleneğinin devamı olarak Anadolu'da Hz.Muhammed'in Hz.Ali'nin hayatları müzikle okunmaktadır
Mevlit ve ilahiler sadece Anadolu'da uygulanan müzikli anlatımlardır. İslam dininde ölünün ardından mevlit merasimi diye bir uygulama yoktur.
Osmanlı tarihinde ilk mevlit, 1409–10 yıllarında Bursalı bir fırıncı ustası olan Süleyman Çelebi tarafından yazılmıştır.
8. Su İçerken Kafanın Elle Desteklenmesi
Bu da bir şaman geleneği kalıntısıdır. Şöyle ki, su içerken insan akli başından kaçabilir diye kafa elle tutulurmuş.
9. Mezarlardaki Küçük Suluklar
Mezarların ayakucunda bulunan küçük suluklar; ruhların susadıkları zaman kalkıp oradan su içmeleri inancına dayanır. Ayrıca kuşların, böceklerin o suluklardan su içmesinin, ölmüş kişinin ruhuna fayda edeceğine inanılır.
Not: şaman kültüründe, ayinlerde kullanılan yardımcı ruhlar, kuş biçiminde tasvir edilmişlerdir. Kuş biçiminde düşünülen bu ruhlar şamanlara, gökyüzüne yapacakları yolculukta yardımcı olmaktadır.
10. Yukarıda Allah Var
Tengrizm inancından kalmıştır. Bu anlayıştan dolayı dua ya da işaret ederken eller gökyüzüne açılır.
11. Sağ Ayak
Kapıdan çıkarken sağ ayağın önde olması da şaman kültüründen kalma bir ritüeldir. Sol ayakla geçmenin kişiye uğursuzluk getireceğine inanılır.
12. Su Dökerek Uğurlama
Şaman kültüründeki suyun kutsallığı olgusunun doğurduğu adettir. Su berekettir, kutsaldır. “su gibi çabuk dön, ak geri gel, ak çabuk, kazasız belasız git” demek için su dökülür gidenin arkasından.
13. Türbelere, Ağaçlara, Çalılara Bez ve Çaput Bağlamak
Şamanizm inancında dilek dileme şekli. Küçük kumaş parçaları genel olarak ağaçlara çok önem verildiğinden ve yaşamın sembolü kabul edildiğinden ve yaşam üzerinde muazzam etkileri olduğu düşünüldüğünden, bunların dallarına bağlanır ve dileğin gerçekleşmesi beklenir.
Günümüz Türkiye'sinde bu eski gelenek halen devam etmektedir. Temelinde ise doğadaki her varlığın bir ruhu olduğu inancı yatmaktadır.
14. Tahtaya Vurmak
Eski Türkler göçebe oldukları için, daha önce girmedikleri ormanlara girerken, ormandaki kötü ruhları kovmak için ağaçlara vurup bağırarak gürültü çıkarırlarmış. Bu davranış aynı zamanda doğa ruhlarına kötü olayları haber verip, onlardan korunma dilemek amaçlıdır. Tahtaya vurma adeti, sadece Türk kültüründe değil bir çok Avrupa kültüründe de vardır.
15. Ölünün Ardından Belirli Aralıklarla Toplanmak
Birisi öldükten sonra evinde toplanıp dua okumak, bu toplanma işini 7, 21, 40 günde bir tekrarlamak gibi eylemler de şaman kültüründen kalmadır.
Eski Türk inanışına göre ruh fiziki bedenini 40 gün sonra terk etmektedir. Vefat edenin “40'ın çıkması” deyimi vardır. Şamanizm'de ölen kişinin ruhu evi terk etsin, göğe yolculuğuna başlasın, öteki ruhlar doluşmasın diye insanlar ölen kişinin evinde toplanıp ayin yapar, yas tutarlar.
16. Çocuklara Doğadan Esinlenen İsimler Koymak
Orta Asya toplulukları (Eski Türkler) doğada bazı gizli kuvvetlerin varlığına inanmışlardır. Tabiat güçlerine itikad, hemen hemen bütün halk dinlerinde mevcuttur. Fiziki çevrede bulunan dağ, deniz, ırmak, ateş, fırtına, gök gürültüsü, ay, güneş, yıldızlar gibi tabiat şekillerine ve olaylarına karşı hayret ve korkuyla karışık bir saygı hissi eskiden beri olmuştur. Çocuklarımıza verdiğimiz isimlerin birçoğu da bu derin bağlardan kaynaklanmaktadır.
17. Ay Dede
Eskiden, Şamanist Türkler, ayın "Koruyucu/Sahip Ruhu"na, "Ay Ata" ya da Ay Dede derlerdi.
Onların orta Asya'dan Anadolu'ya göçen kısmı, hala çocuklarına ayı gösterip "Ay Dede" derler, binlerce yıl önce şamanların yaptığı gibi.
18. Akdeniz Karadeniz
Şamanist dönemde, Türkler için her yönün bir renk simgesi vardı. Kuzeyin simgesi kara, batı'nın simgesi ak renkti. Bu yüzden kuzeyimizdeki denizin adı Karadeniz, batımızdaki denizin adı "Akdeniz"dir.
Not: Akdeniz'in Yunanistan ile Anadolu arasındaki uzantısına "ege" demek çok yakın bir dönemde ortaya çıkmıştır. Atatürk'ün "ordular ilk hedefiniz Akdenizdir" dediği deniz, ege'dir.
19. Köpek Ulumasının Uğursuz Sayılması
Şamanizm'de köpek bir ruhun yaklaştığını uzaktan acı ulumayla haber verebilmektedir. Sıradan bir kişinin bu ruhu görmesi; onun pek yakında öleceğine işaret sayılır. Anadolu'nun kimi yerlerinde köpek uluması uğursuz sayılmaktadır. Köpeklerin bazı olayları önceden algıladıklarına ve bunu uluyarak anlattıklarına inanılır.
20. Albasması İnancı,
Albasan denilen görünmez bir kadına inanmak ve çocuğa sarı örtü kendine de metal iğne takmak.
Kanuni Sultan Süleyman maiyetiyle Halkalı civarında ava çıkar. Aniden başlayan şiddetli yağmur, padişah ve adamlarını karşılarına çıkan ilk eve sığınmak zorunda bırakır. Ev sahibinin yaktığı ateşin karşısında elbiselerini kurutup ısınan padişah, yanındakilere dönerek, "Şu ateş bin altın eder" der. Yağmurun dinmemesi üzerine padişah ve maiyetindekiler, geceyi de bu evde geçirirler. Konuklarını tanıyamasa da önemli ve zengin şahıslar olduklarını anlayan ev sahibi, sabah ona borcunu soran sultana "Binbir altın" cevabını verir. Bu cevabın şaşkınlıkla karşılanması üzerine ise ateşe bin altın değeri kendisinin biçtiğini, gecelik konaklamanın ise bir altın olduğunu söyler. "Ateş pahası" deyimi, bu hadise üzerine doğmuştur. Ederinden fazla çok pahalı şeyler için bugün de yaygın şekilde kullanılmaktadır.
Vagon-Li Olayı, 1933 yılında Vagon-Li Şirketi'nin müdürünün Türkçe konuşan memuruna şirketin resmi dilinin Fransızca olduğunu bildirilerek, para ve işten uzaklaştırma cezaları vermesiyle başlamış olaylardır.
Olay
Yataklı ve yemekli vagonları bulunan Fransız demiryolu işletmesi Vagon-Li (Wagons-Lits) şirketinde, 22 Şubat 1933 tarihinde Belçikalı müdür Jannoni, telefonda Türkçe konuşan memur Naci Bey'e şirketin resmi dilinin Fransızca olduğunu bildirerek, 25 kuruş para cezası ve 15 gün işten uzaklaştırma cezası vermiştir.
Bu olay dönemin gazetelerine yansıyınca 25 Şubat 1933 günü aralarında Peyami Safa, Cahit Arf gibi tanınmış isimlerin de bulunduğu Darülfünun ve Milli Türk Talebe Birliği öğrencileri, toplanıp şirketin Beyoğlu'nda bulunan şirket bürosu önünde protesto gösterileri yapmaya başlamışlar daha sonra olaylar büyümüş, camları kırarak büroya giren öğrenciler, Mustafa Kemal'in duvarda asılı olan resmini aldıktan sonra büroyu tahrip etmişlerdir. Grup, ellerinde Mustafa Kemal resmi ve Türk bayraklarıyla şirketin Karaköy bürosuna gelmiş, aynı şekilde Mustafa Kemal'in resmini duvardan aldıktan sonra büroyu tahrip etmişlerdir. En sonunda İstanbul Valiliği'nin önüne gelen kalabalık, gazete binalarının önünde bir süre daha gösteriyi devam etmişler ve ellerindeki Mustafa Kemal resimlerini Halkevine teslim ettikten sonra dağılmışlardır.
Sonrası
Yaşanan olaylar üzerine şirket, Naci Bey'i işe başlatmış, Azınlıkların ve gayri müslimlerin yoğun olarak yaşadığı Pera civarında birçok yabancı şirket, Türkçe isim kullanmaya başlamış ve yeniden "Vatandaş Türkçe konuş!" kampanyası başlatılmıştır. Vagon-Li şirketi daha sonra Osmanlı Devleti döneminden kalan birçok yabancı şirket gibi devletleştirilmiştir.
Olay
Yataklı ve yemekli vagonları bulunan Fransız demiryolu işletmesi Vagon-Li (Wagons-Lits) şirketinde, 22 Şubat 1933 tarihinde Belçikalı müdür Jannoni, telefonda Türkçe konuşan memur Naci Bey'e şirketin resmi dilinin Fransızca olduğunu bildirerek, 25 kuruş para cezası ve 15 gün işten uzaklaştırma cezası vermiştir.
Bu olay dönemin gazetelerine yansıyınca 25 Şubat 1933 günü aralarında Peyami Safa, Cahit Arf gibi tanınmış isimlerin de bulunduğu Darülfünun ve Milli Türk Talebe Birliği öğrencileri, toplanıp şirketin Beyoğlu'nda bulunan şirket bürosu önünde protesto gösterileri yapmaya başlamışlar daha sonra olaylar büyümüş, camları kırarak büroya giren öğrenciler, Mustafa Kemal'in duvarda asılı olan resmini aldıktan sonra büroyu tahrip etmişlerdir. Grup, ellerinde Mustafa Kemal resmi ve Türk bayraklarıyla şirketin Karaköy bürosuna gelmiş, aynı şekilde Mustafa Kemal'in resmini duvardan aldıktan sonra büroyu tahrip etmişlerdir. En sonunda İstanbul Valiliği'nin önüne gelen kalabalık, gazete binalarının önünde bir süre daha gösteriyi devam etmişler ve ellerindeki Mustafa Kemal resimlerini Halkevine teslim ettikten sonra dağılmışlardır.
Sonrası
Yaşanan olaylar üzerine şirket, Naci Bey'i işe başlatmış, Azınlıkların ve gayri müslimlerin yoğun olarak yaşadığı Pera civarında birçok yabancı şirket, Türkçe isim kullanmaya başlamış ve yeniden "Vatandaş Türkçe konuş!" kampanyası başlatılmıştır. Vagon-Li şirketi daha sonra Osmanlı Devleti döneminden kalan birçok yabancı şirket gibi devletleştirilmiştir.
tanrım, bir gün insanlara istedikleri kadar para ver ki, asıl ihtiyaçlarının o olmadığını anlayabilsinler.
(bkz: jim carrey)
(bkz: jim carrey)
Güney Mısır'da bulunan bu tapınak dağın içi oyularak MÖ. 1263-1243 yılları arasında 20 yılda yapılmıştır. Kapıda bulunan 4 heykel de tapınağı yapan II. Ramses'i tasvir etmekte. Ramses, bu yapıyı eşi Nefertari ve kendi anısına yaptırmıştır. Ayrıca Hititlerle girmiş olduğu Kadeş Savaşı'nı kazandıktan sonra( kendisi öyle zannediyor :) ), bu savaşta elde ettiği zaferi onurlandırmak istemiştir.
İngilizlerden bağımsızlığını 1956 yılında elde eden Mısır, 1960'lı yılların ortalarında Asvan Barajı'nı yapmaya başladı. Bu barajın yapımı sırasında daha önceden Nasser Gölü'nün hemen kıyısında bulunan Ramses ve Nefertari Tapınakları'nın su altında kalma tehlikesi doğdu. Bunun üzerine bu iki tapınak sekiz yıllık bir çalışma sonucunda göl kıyısından tepeye taşındı.
İngilizlerden bağımsızlığını 1956 yılında elde eden Mısır, 1960'lı yılların ortalarında Asvan Barajı'nı yapmaya başladı. Bu barajın yapımı sırasında daha önceden Nasser Gölü'nün hemen kıyısında bulunan Ramses ve Nefertari Tapınakları'nın su altında kalma tehlikesi doğdu. Bunun üzerine bu iki tapınak sekiz yıllık bir çalışma sonucunda göl kıyısından tepeye taşındı.
Aşkın Taşa Yansıması.
İtalya'nın Toskana bölgesinde Siena ili'ne bağlı ve etrafı surlarla çevrili, çok iyi korunmuş olan bir Ortaçağ kasabasıdır.
Shrek karakterinin yaratıcılarının ilham kaynağı olduğu söylenen 'akromegali' hastası dünyaca ünlü Fransız güreşçi 1954.
Hayvanseverdir. Hayvanlara değer verendir. Hayvanların da canlı olduğunu bilendir. Yaradılanı sevendir.
17. Yy Osmanlı ya ait gümüş, yakut, mercan ve deniz kabuğundan yapılmış barutluk.
(bkz: Rusya Ermitaj Müzesi)
(bkz: Rusya Ermitaj Müzesi)
1983 yılında Pakistan'ın en fakir bölgelerinden biri olan Mudrike'de dünyaya gelen Iqbal Masih, 4 yaşına geldiğinde diğer tüm akranları gibi 600 rupi (yaklaşık 16 dolar) karşılığında bir halı dokuma fabrikasına işçi olarak satıldı...
Haftanın 7 günü günde 14 saat çalıştırılan Iqbal 10 yaşında sadece 27 kg ağırlığında ve 6 yaşında gibi görünüyordu.
Tesadüfen çocuk işçiliğinin yasak olduğunu öğrendiğinde fabrikadan kaçtı ancak kısa sürede polis tarafından yakalanıp tekrar fabrikaya gönderildi...
Fakat o kaderine boyun eğmemekte kararlıydı tekrar kaçtı fakat bu sefer beraberinde 3.000 çocuğu da götürdü.
Iqbal Masih çocuk işçiliğine ve köleliğe karşı verdiği mücadele dünya çapında ses getirince, 1995 yılında 12 yaşında bir suikastla katledildi.
Haftanın 7 günü günde 14 saat çalıştırılan Iqbal 10 yaşında sadece 27 kg ağırlığında ve 6 yaşında gibi görünüyordu.
Tesadüfen çocuk işçiliğinin yasak olduğunu öğrendiğinde fabrikadan kaçtı ancak kısa sürede polis tarafından yakalanıp tekrar fabrikaya gönderildi...
Fakat o kaderine boyun eğmemekte kararlıydı tekrar kaçtı fakat bu sefer beraberinde 3.000 çocuğu da götürdü.
Iqbal Masih çocuk işçiliğine ve köleliğe karşı verdiği mücadele dünya çapında ses getirince, 1995 yılında 12 yaşında bir suikastla katledildi.
1983 yılında Pakistan'ın en fakir bölgelerinden biri olan Mudrike'de dünyaya gelen Iqbal Masih, 4 yaşına geldiğinde diğer tüm akranları gibi 600 rupi (yaklaşık 16 dolar) karşılığında bir halı dokuma fabrikasına işçi olarak satıldı...
1983 yılında Pakistan'ın en fakir bölgelerinden biri olan Mudrike'de dünyaya gelen Iqbal Masih, 4 yaşına geldiğinde diğer tüm akranları gibi 600 rupi (yaklaşık 16 dolar) karşılığında bir halı dokuma fabrikasına işçi olarak satıldı...
Haftanın 7 günü günde 14 saat çalıştırılan Iqbal 10 yaşında sadece 27 kg ağırlığında ve 6 yaşında gibi görünüyordu.
Tesadüfen çocuk işçiliğinin yasak olduğunu öğrendiğinde fabrikadan kaçtı ancak kısa sürede polis tarafından yakalanıp tekrar fabrikaya gönderildi...
Fakat o kaderine boyun eğmemekte kararlıydı tekrar kaçtı fakat bu sefer beraberinde 3.000 çocuğu da götürdü.
Iqbal Masih çocuk işçiliğine ve köleliğe karşı verdiği mücadele dünya çapında ses getirince, 1995 yılında 12 yaşında bir suikastla katledildi.
Haftanın 7 günü günde 14 saat çalıştırılan Iqbal 10 yaşında sadece 27 kg ağırlığında ve 6 yaşında gibi görünüyordu.
Tesadüfen çocuk işçiliğinin yasak olduğunu öğrendiğinde fabrikadan kaçtı ancak kısa sürede polis tarafından yakalanıp tekrar fabrikaya gönderildi...
Fakat o kaderine boyun eğmemekte kararlıydı tekrar kaçtı fakat bu sefer beraberinde 3.000 çocuğu da götürdü.
Iqbal Masih çocuk işçiliğine ve köleliğe karşı verdiği mücadele dünya çapında ses getirince, 1995 yılında 12 yaşında bir suikastla katledildi.
Sarı yapraklı motifler
bizlere Mescid-i Nebevî'nin
Asrı saadette ki tavan sevysini belirtmekte.
Ecdâdın inceliği.
bizlere Mescid-i Nebevî'nin
Asrı saadette ki tavan sevysini belirtmekte.
Ecdâdın inceliği.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?