yakbenivatankurtulsun

3 haziran 1963'te moskova'da vefat etmiş olan vatan haini (!) şair, yazar. memleketinden uzakta hiç unutmadı memleketini. fikri vardı fikrimizden uzak belki ama, fikrimize yakınlardan daha çok sevdi vatanını.
büyük şairdi vesselam. ilk şiiri olan "hala servilerde ağlıyorlar mı?"yı 12 yaşında yazdı. 16 yaşında mehmet nazım adıyla yayınlandı. 16 yaşında 'bence artık sende herkes gibisin' diyebilecek kadar sevdayı tanımıştı. hasret şiirlerinin büyük şairdi. hem memleketine hasret hem sevdasına.

sen esirliğim ve hürriyetimsin
çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,
sen memleketimsin.

sen ela gözlerinde yeşil hareler,
sen büyük,güzel ve muzaffer,
ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin

çapkındı da biraz önce galina ile evlendi ardından saçları saman sarısı kirpikleri mavi vera'sıyla.. ama unutmadı yine piraye'sini. "bir gönülde iki sevda olamaz / yalan / olabilir..."

ahmet erhan'ın bir şiiri.

atım öldü. avradım beni sevmiyor. silahım suskun
sırtımdan kaç güneşi aşırtarak yürüdüm. yok.
damarlarımdaki alkolü kolonyayla sildim.
yok. yükseklik korkumu dirseğimle dürterek
kentin bütün üstgeçitlerinden geçtim
evlerde kabuk bağlayan yaralarımı dışarıda rüzgar örseliyor

atım öldü. avradım beni sevmiyor. silahım suskun
yok. sevgilim. olamadım. içkilere daha bir dadandım.
1182734. mesai saatlerinde aranılacak. yok.
artan her günüm sanki ölüme ekleniyor...

atım öldü. avradım beni sevmiyor. silahım suskun
kiraz dalına asılmış bir mendil gibi kaldım
bekliyorum tarihin kaçınılmaz fırsatlarını
yok. sevgilim. duasız bir din arıyorum. yok.
leyli bir uyku. alnı örselenmemiş bir insan
gece yatıya gelen bir umut. gündüz giden bir ehli müslüman
yağıyorum durup durup bütün yağmurlarımı.

türklerin anayurdundayım. yalnızım. alkol. yok.
savunduğum herşeyin savunmaya geçtiği. tanrım.
yok. boğulsam cezir oluyor, yaşasam med.
artık evcil olan kelimeler aranıyorum;
oda. pipo. kitap. çocuk. ev. aile. iş. otobüs.
atım öldü. avradım beni sevmiyor. silahım suskun

ancak otuzüç gün üç gece ağlasam avunurum
yok. küçük asya'dayım. ninem rum. dedem yüzbaşı.
kanım a rh pozitif. çok bira içince negatifleşiyor.
yok. sevgilim. bilemedim iki taşı çatıp bir yapı kurmayı.
atım öldü. avradım beni sevmiyor. silahım suskun

kanım çekiliyor dünyayı böyle düşündükçe
yok. sanki durup dururken saçlarım seyreliyor.
sıcak oldu. genleştim. konformist filan oldum.
yenik bir hayvan büyütüyorum koynumda. yok.
atım öldü. avradım beni sevmiyor. silahım suskun

at. avrat. ve silah. su. ateş. ve toprak.
bütün dinleri böyle kandırarak dinimi buldum
öldüğüm gün davula üç kez vurulacak. tören. yok.
kalbim. bir ayrılığı çalıyor kampana. tren.
yok. seni istasyonlarda kaç kere öptüğümü sayamıyorum.
atım öldü. avradım beni sevmiyor. silahım suskun
365'le 35'in çarpımı neyse ona göre kurdum kendimi
ondan ötesini ister eksilt ister çoğalt

devrim misin nesin ver artık şu adresini. yok.
inkılap! inkılap! inkılap! inkılap!

uzun bir ameliyat ise eğer sıkılmamak için yapılabilecek bir eylem.

http://aljazeera.com.tr/haber/beyin-ameliyatinda-beatles-ezgileri

akp'yi iktidara taşırsa, milli iradedir.
akp'yi iktidara taşımazsa vatan hainliğidir.
bunu gördü bu ülke ne rezil ve iki yüzlü adamlarmışsınız, nasılda yıkanmış beyinler. akp'nin haricindeki partilerde meşru partilerdir ve akp ye onlara oy vermek veya oy toplamakta gayet meşrudur ve milli irade diye dilinize doladığınız şeyin ta kendisidir bu kadar iki yüzlü olmayın. herkes sanki akp'ye oy vermek zorunda. ve bu cemaat fobinizi de atın artık. bu rte'nin sizlerin zihinlerinizi oyalamak için verdiği düşman -bir zamanlar beslediği-. ve bu kadar da büyütmeyin milli irade üzerinde en fazla etkisi yüzde 2'dir. o bilé yoktur belki. ve hdp'nin meclise girmesinin en büyük sebebi, akp'dir. görüşen şerefsizdir deyip, sen osla'da, dolmabahçe'de görüşürsen. ımralı'ya gitmelerinin yolunu açarsan, apo'ya sayın dersen olacağı buydu. adamlar başarılı olmuştur, çünkü işleri bu. olası seçmeninde oyunu almıştır.

tanım: iki yüzlü ve reziller tarafından beğenilmeyen iradedir.

diğer isimleriyle narval veya denizgergedanı. çok nadir görülen bu deniz canlısı genel olarak kutup bölgelerinde yaşar. o bölgenin halkı tarafından da belli zamanlarda avlanırlar. fazlasıyla besleyicidirler. sahip oldukları kıvrımlı ve birkaç metreye ulaşan boynuzlarıyla (diş) eski zamanlarda gemide batırırlarmış. görünüşü hep bana masalsı gelmiştir.

kadir mısıroğlu'nun verdiği bilgiye göre das kapital'i cinler yazdırmıştır.
kesin biĺgi yayalım.

kökeni türkçe olan ingilizce kelime.
od: ateş
odun: yakılmak için kesilmiş ağaç.
odundan türemiştir. yanlış bilmiyorsam iskandinav dillerinde de wooden olarak geçiyor.

oyun salonu veya lunapark gibi eğlence yerlerinde eşe dosta hava atmak için bileğimizi incitme pahasına abandığız makine. yukardan aşağı destekli vurulduğu takdirde daha iyi bir sonuç alınabilir. ancak standartı yoktur. bununla ilgili bir hikayeyi paylaşalım hemen.

sultan abdülaziz avrupa gezisi esnasında paris'e de uğrar. bu aleti görürler bir mesire yerinde. sultan bu nedir niye sorar. cevaben, "adı tete de turc -yani türk kafası, fransızca bir deyim olan bu sözcük öbeği inatçı veya günah keçisi anlamında kullanılır.- kuvvet ölçmeye yarar" derler. padişah ve yanındakiler alınırlar. halil paşa denemek ister. vurur ve dağıtır makineyi. herkes şaşırır ve şöyle der:
- bu türk kafası değildir olsa olsa avrupalı kafasıdır çünkü hemen dağıldı.

not: sunay akın'ın bir çift ayakkabı kitabında okumuştum.

eğer atmosfer olmasa dünyaya çarpmaları halinde zarar verebilecek olan göktaşlarıdır. ancak atmosfere girmeleriyle sürtünme sebebiyle parçalanırlar. bazen gördüğümüz ve yıldız kayması olarak adlandırdığımız şey bu asteroitlerdir. dünyaya zarar verebilecek bir asteroiti bilim adamları binlerce yıl sonrasında öngörmektedir.
eğer golf topu büyüklüğünde bir asteroit atmosfere maruz kalmadan yeryüzüne düşerse yaklaşık 3 metre çapında ve 1 metre derinliğinde bir krater meydana getirir.

ordusunda çokça kadın asker bulunan, daha çok barışçıl olan tarihin ilk kadın hükümdarı.

tahrikler sonucu perslerle yaptığı savaş sonunda pers imparatoru kiros'un kesik başını kan dolu bir fıçının içine atar ve " hayatında kana doymamıştın, şimdi seni doyuruyorum." der.

zordur, ama en sonunda gerçekleşir. ufak bir şeyler kalır elbet, onları da unutmuş gibi yapmak lazım.

hayat kısa, kuşlar uçuyor...

evliya çelebi seyahatnamesinde hamsi kelimesinin kışın 50 gününden geldiğini söyler, öyle duymuştur. seyahatnamenin bazı yerlerinde hamsi yerine hapsi yazar ve afrodizyak etkisi olduğunu söyler.

hamsi güzel bir balıktır. kılçığını ayıklamaya pek ihtiyaç duyulmadığı için yemesi de güzeldir. limon ve soğanla süper olur. biraz kokusu fenadır. evliya çelebi kokusu için, haşeratı kovalamak için başının yakılıp ateşe atılımasının iyi olacağını yazar.

bir balık çeşidi olan hamsiye bilhassa doğu karadeniz ahalisi ayrı bir anlam yüklemiştir. balık olmadığını idddia ederler, bu şaka değil gerçektir ve bu konuda gayet ciddidirler.
şöyle bir anım vardır bununla ilgili;

trabzondayım, rizeli biriyle konuşuyoruz yanımda bir arkadaşım var. yanımdaki arkadaşım köyünde barajda balık tuttuğundan felan bahsetti, sonra konu balık pazarında balıkçıların, hamsiyi satarken " hamsi var, balık var" diye bağırarak müşteri toplamasına geldi. biz rizeliye bunu söyledik o da "doğru diyorlar hamsi balık değildir."dedi. sonra biz biraz da kızdırmak için "nasıl balık olmaz ya bildiğin balık hemde dandik bir balık bu işte" dedik. o da barajda balık tuttuğundan bahsettiğim arkadaşıma dönerek şöyle bir muhabbete girdi:

rizeli: sen köyde balık tutuyor musun?
arkadaşım: evet
rizeli: peki, hamsi tutuyor musun?
arkadaşım: hayır
rizeli: bak, demek ki hamsi balık değilmiş olsa onu da orada tutardın.

dedi. tabi gülüştük bu duruma, ama rizeli ciddiydi ve hamsinin balık olmadığına bizi ikna ettiği için gayet mağrurdu.

hoş bir the who şarkısı ve limp bizkit cover'ı. ben genelde asılları cover'dan daha çok severim ama burda limp bizkit sanki bir adım önde. gerçi yaptığı tam cover gibi de değil bence. the who'ya benzer şekilde yorumlamış hemen hemen. ama limp bizkit'e baya yakışmıştır.

the who:


limp bizkit:

kitaplarında betimlemelere çokça verir, bu da okuyanın kitabın içerisine girmesini sağlar. normalde bu durum beceriksiz bir adam elinde sıkıcı olabilecekken, aytmatov'un elinde gayet okunası ve hoş bir hal alır.

öncelikle koalisyonun anlamı ile başlayalım, çeşitli güçlerin bir araya gelmesiyle oluşturulan birlik, ortak yönetim (tdk). siyasi olarak ise, normal şartlar altında en çok oyu alan partinin oluşturduğu hükümetin mecliste güven oyu alması ile hükümet kurulur. ancak hükümetin kurulması için yeterli sayıda güven oyu alınamadığı taktirde partiler bir araya gelir, belli anlaşmalar ile ortak hükümet kurulur. bunu herkes biliyor zaten.

şimdi olumlu yanlarını incelemeye çalışalım;

ekonomik: bir ülkenin ekonomisi koalisyona hazır değilse ve koalisyon ile bozulma eğilimi gösteriyorsa, bu koalisyonun gelmesiyle değil önceki hükümetin bu duruma hazır olmayan dayanıksız bir ekonomik yapı oluşturması ile ilgilidir. şu an mevcuttaki ekonomik verilerde olağanüstü bir değişiklik yok. küçük bir değişiklikler var, bu da piyasaların seçime verdiği normal reaksiyon. zaten son bir kaç ayda ekonomik verilerde bozulmalar mevcuttu. bu saatten sonra bunun iyileşmesi tamamen siyasi aktörlerin sağ duyusu ile alakalı.

temsil: koalisyon hükümetlerinde birden fazla parti olduğu için halkın daha büyük bir kesimi ülke yönetiminde temsil edilmiş olacak. bu da farklı fikir ve düşüncelerin dile getirilmesini sağlayacak.

ülke içi huzur: yönetimde temsil edilen kesim arttıkça, insanların devlete olan güveni ve inancı artacak kendilerini yönetimdeymiş gibi varsayacaklarından; karmaşa, farklı kesimler arasındaki çatışma daha aza indirgenebilecek.

denetim: tek partili hükümetler genelde tüm denetim birimlerini kendilerine bağladıklarından yaptıkları faaliyetler üzerinde denetim en aza iniyordu. kendi bildiklerini okuyorlardı. ancak koalisyon hükümetlerinde her an hükümetin ortağı olan parti/partiler tarafından denetlenir halde olacak.


netice; her ne kadar tek parti iktidarı daha iyi gözükse de, bence koalisyon hükümetlerininde avantajları vardır, yukarıda belirttiğim gibi. tabi ki bunun için siyasi aktörlerin samimi ve sağduyulu olması gerekir. hırs ile ve tek başınaymış gibi hareket ettikleri taktirde bu iş bozulur. böyle bir hükümette kimin millet için, kimin kendi için çalıştığı daha net gözükecektir.

az evvel sesine aşık olduğum güzel sesli hatun kişi. hani cemal süreya diyor ya 8.10 vapuru'nda işte öyle;

sesinde ne var biliyor musun
söylemediğin sözcükler var
küçücük şeyler belki
ama günün bu saatinde
anıt gibi dururlar


ve bir tutamda uykusuz türkçe.

yumuşak dokunun bulunması dinozorların bugünkü canlılar ile olan ilişkisinin incelemek adına önemli. ve eğer sağlam bir dna bulunabilirse, bu şekilde klonlanabilme ihtimali var.

ertesi günkü menüde olmamaya özen göstermek lazım.

kişininin kendi eli ile muhatabın elini kavraması. düz mantık

kamu spotu: günahı hafife almayınız ve alay etmeyiniz.

az bile yapılmıştır. en sert şekilde kınanmalıdır.